Doksan üç harbi diye anılan 1877—78 Osmanlı Rus savaşı, Rusya'nın büyük avantajlar ve Babıâli'nin de büyük sıkıntılar içinde çarpıştıkları bir muharebedir. Bu harbin bir özelliği de XIX uncu asır boyunca Orta Doğuda temin edilmeye çalışılan dengenin, diğer bir deyimle "Şark Meselesi" siyasetinin bir an için bile olsa Rusya lehine gelişmiş olmasıdır. Kırım savaşından beri mağlubiyet acısıyla kıvranan Rusya, Akdeniz'in bekçisi İngiltere'yi tarafsız kalmaya mecbur kılan sebeblerden faydalanmış, Balkanlardaki amansız rakibi Avusturya - Macaristan ile de gizli bir andlaşma yaparak Bulgaristan üzerinden İstanbul’a yürümeye kalkışmıştır (24 Nisan 1877). Rus genel kurmayı en çok üç ay içerisinde Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentine varacaklarını hesaplamışsa da, sonuç hiç de öyle çıkmamıştı. Gazi Osman Paşa ve askerlerinin cansiparene müdafaası Rus ordusunu 19 Temmuz 1877'den 10 Aralık 1877'ye kadar Pilevne önünde kilitlemişti. Ancak Romen takviyeleri alan Ruslar, harbe girişlerinden on ay sonra İstanbul için tehlikeli olmaya başlamışlarsa da, en büyük hedeflerine ulaşamamışlardı. Çünkü Gazi Osman Paşa'nın başarısı, aynı zamanda siyasi bir zaferdi. Bir müddet gaflet uykusuna yatmış batılı devletler, Rusya'nın Bulgaristan ıslahatı için değil, kendi gayeleri için savaştığını nihayet anlamışlardı. Bu harbi takibeden Ayastefanos Andlaşmasını (3 Mart 1878) bozan Berlin konferansı (13 Haziran-14 Temmuz 1878) Orta Doğudaki dengeyi yeniden düzene koymuştu. Savaştan sonraki siyasi gelişmelerde olduğu kadar, harbten önceki diplomatik münasebetlerin de önemi büyük olmuştur. Zira 1875 ile 1877 arasındaki olaylar Rusya'ya rahatça harbe girmek fırsatını vermişti.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
Authors | |
Publication Date | July 20, 1962 |
Published in Issue | Year 1962 Volume: 26 Issue: 103 |
Belleten is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).