Türkiye üniversitelerindeki arkeoloji bilimi, kurulduğu ilk zamanlardan günümüze, siyasal ve sosyal koşulların da etkisiyle kendi özerk alanını inşa edebilmiş nadir bilim alanlarından biridir. Bu özerk alanın bir paradigması olduğu gibi, paradigmaya bağlı olan bir sosyal karakteri ve üyelerinin de bir sınıfsal konumu vardır. Türk Tarih Tezi'nin 1931-1950 arası paradigmanın teori ayağını oluşturduğu, bu ayağa pozitivist bilim yapma pratiğiyle akademisyen arkeologların elit sınıf karakterinin eşlik ettiği bir gerçektir. 1950 sonrasında siyasal alanda yaşanan dönüşümle beraber tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi arkeolojide de Türk Tarih Tezi'ni terk edilmiştir. Ne var ki diğer sosyal bilimlerde Türkçü-İslamcı bir eğilim hakim olmaya başlarken arkeolojide aynı durum görülmemektedir. Teorik boşluk diye ifade ettiğimiz olguyla akademisyen arkeologlar, Türk Tarih Tezi'nin boşalttığı teorik alana başka bir teori ikame etmemişlerdir. Teorisiz bir şekilde paradigmanın öteki ayakları diri tutularak siyasal ve sosyal etkilerden muaf bir özerk bilim alanı inşa edilebilmiştir. Günümüzdeki akademisyen arkeologların sosyal profilleri ve teorik yönelimleri ile ilgili yaptığımız dar kapsamlı bir anket çalışmasında elde ettiğimiz veriler, bazı değişiklikler olsa da arkeologların 1950'li yıllarda girdikleri yönelimin devam ettiğini göstermiştir. Çoğunlukla sınıfsal ve sosyal olarak orta-üst sınıftan gelen akademisyen arkeologlar, ağırlıklı olarak beş büyük şehrin şehir merkezleri doğumludurlar. Teorik boşluk diye tabir ettiğimiz durum ise büyük ölçüde günümüzde devam etmesine karşın, çeşitli etkenler ile teorik meselelere olan ilginin artığı yine bu anket çalışması ile gözlemlenmiştir.
Archaeology in Turkish universities has been one of the rarest fields of science, which has been able to could form its own autonomous area through the political and social effects since it was established. This autonomous area has a paradigm and social characteristics depending on this paradigm, and its members have a denominational position. It is true that elite class characteristic of academic archaeologists and the practice of doing positivist science accompanied the base of the paradigm, when Turkish Historical Thesis formed it between 1931-1950. Turkish Historical Thesis wasn't taken into consideration in all social sciences as well as archaeology with the political change after 1950. However, the same situation wasn't seen in archaeology when Turkist-Islamist tendency started to dominate. Academic archaeologists could not replace other theory for theoretical gap, which Turkish Historical Thesis left behind. It could establish an autonomous field of science free ofpolitical and social paradigms, sustaining other bases without theory. The data obtainedfrom a comprehensive questionnaire study on social profiles and theoretical tendencies of today's academician archaeologists, showed that the tendency they had in the 1950s was prevailing even though some changes occurred. Academician archaeologists, mostly coming from the middle and higher social classes, were born in the centres of five metropolitans. Even though the situation we refer to as "theoretical gap" continues, this survey study focuses on the fact that the interest in theoretical issues is growing
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | January 1, 2013 |
Published in Issue | Year 2013 Issue: 16 |
The contents of this system and all articles published in Journal of TÜBA-AR are licenced under the "Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0".