Nüfusun cinsiyet ve yaş kategorileri, potansiyel ve becerilerine göre önceki egemenlik sistemlerine nazaran hiç olmadığı kadar önem ve meşruiyet kazanması, milliyetçilikle olur. Bu anlamda özellikle kadın ve çocuklar konusunda ihmal edilmiş bir potansiyelin farkına varan üst akıl, nüfusun kitlesel mobilizasyonu ve verimliliği konusunda stratejiler geliştirir. Propaganda bu anlamda başvurulan en önemli araç, sanat ve edebiyat da ideolojik muhtevanın aktarımına en elverişli aygıt durumuna gelir.
Türk milliyetçileri bu potansiyelden en verimli şekilde istifade edebilmek için ilkin kadının mahremiyetini sorunsallaştırarak onu kamusal alanda görünür hale getirmeye çalışır. Millî mesaideki etkinliklerinin arttırılmasına yönelik kampanya bunun bir nevi tatbikatı gibidir. Bu tatbikat aynı zamanda toplumsal cinsiyeti ifşa ederek kadını mahrem bir nesne olarak kurgulayan geleneksel algıyla da mücadele etme imkânı yaratır.
Geleneksel düzende, kadının kamusal alandan uzak tutulmak suretiyle sağlanan beden denetimi, modern milliyetçi tasavvurun onu sokağa çıkarması, erkekle yan yana konumlandırması ile nispeten kontrol dışı kalır. Millî Edebiyat bu noktada devreye girerek mahremiyet anlayışı değişen toplumun yeni davranış envanterini, ideolojik referanslarla yeniden üretmeye başlar.
Bu çalışma Millî Edebiyat hareketinin kimlik inşa stratejisinde kadının yeri ve önemini tespit etme ve inceleme amacı gütmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 25 Şubat 2022 |
Kabul Tarihi | 24 Mayıs 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 3 Sayı: 1 |