Doğanın yıkımı sonucu dünyanın yaşadığı felaketler en çok da kadınlar tarafından dillendirilmiştir. 1974 yılında kullanılmaya başlanan ekofeminizm kavramı, ataerkillik, modernizm ve çevre tahribatı arasındaki ilişkilere odaklanmaktadır. Ekofeministler için kadınların tahakküm altına alınması ile doğanın tahakküm altına alınması arasında paralellik bulunmaktadır. Onlara göre, kadınların hem doğaları hem de kadın olmalarından dolayı yaşadıkları deneyimleri doğanın uğradığı sömürüyü çok daha iyi anlamalarını sağlamaktadır. Kadınların dünyanın geleceği konusunda yaşadıkları endişeler ise onları çevresel hareketlerin içinde daha fazla yer almaya itmektedir. Ekofeministlere göre; dünyanın karşılaştığı çevresel sorunlardan erkek merkezli bakış açıları sorumludur. Diğer yandan çevresel felaketlerin esas kurbanları da kadınlar ve çocuklardır. Bu nedenle, eko feministler, kalkınma planları yapılırken sürdürülebilirlik ve kadınların konumunun dikkate alınmasının önemini dile getirmişlerdir. Ekofeministlerin en güçlü isimlerinden birisi kuşkusuz Hindistanlı düşünür, aktivist ve entelektüel Vandana Shiva’dır. Shiva; yerli tohum, tarım ve gıda güvenliği, fikri mülkiyet hakları, biyoçeşitlilik, biyoteknoloji, biyoetik ve genetik mühendisliği konularında ekofeminizme katkılar sunmuştur. Bu çalışmada Vandana Shiva’nın özellikle Maria Mies ile birlikte yazdığı “Ekofeminizm” eseri başta olmak üzere, yazarın diğer eserleri ile yazar üzerine yapılan çalışmalar üzerinden teorik bir tartışma yapılmıştır. Shiva, Chipko hareketi ile başlayan çalışmalarıyla dünyanın farklı yerlerinde yaşayan kadınlara ilham kaynağı olmuştur. Derin ekolojiyi savunan Shiva’nın temel bakış açısını “insanların doğanın efendisi olmadığı, olsa olsa onun bir parçası olduğu” gerçeği oluşturmaktadır. O, gezegende yaşayan tüm canlılar arasındaki karşılıklı ilişkilere dikkat çeken, onların var olma haklarının kabul edilmesi için uğraş veren bir düşünür ve aktivisttir. Kısaca Shiva, “modernleşme”, “kalkınma” ve “ilerleme” kavramlarının doğal dünyanın tahribatındaki rolü üzerine güçlü eleştiriler getirerek, bundan en fazla kadınların etkilendiği gerçeğini söylemeye devam etmektedir.
yok
yok
yok
The disasters and the natural destructions in the world are mostly expressed by women. The concept of ecofeminism, which started in 1974, focuses on the relationship between patriarchy, modernism, and environmental destruction. Ecofeminists argue that there is a parallelism between the domination of women and the domination of nature. Since there is a connection between women and nature, the exploitation of women enabled them to understand the exploitation of nature more consciously. Women’s concerns about the future of the world lead them to take more part in environmentalist movements. According to ecofeminists, male-centered perspectives are the causes for the environmental problems the world faces. On the other hand, the main victims of environmental disasters are women and children. Therefore, ecofeminists have indicated the importance of sustainability and the position of women while making development plans. Vandana Shiva is one of the most prominent ecofeminists in the world today. Shiva contributed to ecofeminism in the areas of native seed, agriculture and food safety, intellectual property rights, biodiversity, biotechnology, bioethics, and genetic engineering. In this study, a theoretical discussion has been made on Vandana Shiva's other works, specifically based on the work titled “Ecofeminism” which collaborated with Maria Mies and the author’s other works as well. Moreover, Shiva, with her work influenced by the Chipko movement, has been a source of inspiration for women living in different parts of the world. Her main concern in defending deep ecology constitutes the fact that “man is not the master of nature, he is above nature”. She is a philosopher, activist and intellectual, who draws attention to the mutual relationships between all living things on the planet and strives to improve the recognition of their natural right to exist. In short, Shiva sharply criticizes the destruction of nature by focusing on the terms such as “modernization”, “development” and “progress” and claims that such disasters affect women more than anybody else.
yok
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Proje Numarası | yok |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 16 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Our journal licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License