İslâm itikat esaslarını özlü şekilde toplayan, kimi manzum kimi mensur surette kaleme alınan akaid eserleri, hiçbir Müslümanın uzak kalamayacağı telifler mevkiindedir. İnancın korunmasında vazgeçilmez konuma sahip olması, pek çok İslâm âlimini bu alanda eser vermeye sevketmiştir. Bu eserlerin hepsi aynı akıbeti paylaşmamış, bir kısmının müellifi meçhul yahut tartışmalı kalırken, bir bölümünün ise kimin eliyle satırlara döküldüğü ilk andan itibaren bilinir olmuştur. Yine keşfedilmeyi bekleyenler ve çok tanınmayanlar dışarıda bırakılırsa bu metinlerin bir bölümü çok hızlı bir şekilde üne kavuşurken, bir kısmı ise daha geç dönemlerde şöhrete erişmiştir. Nesefî akāidi diye tanınan risale de böyle nispeten geç şöhrete kavuşan metinlerden birini teşkil etmektedir. Teftâzânî’nin bu risale üzerine yazdığı şerh, metnin kaderini değiştirmiş, şârihin şöhreti, şerhin güzelliği ile birleşince, onu başka çalışmalar takip etmiş ve bu vesileyle temel akaid metni de bu tanınırlıktan payını almıştır. Teftâzânî, metnin sahibini açık şekilde Ömer en-Nesefî şeklinde kaydetmesine ve uzun süre bu isim kanıksanmasına rağmen şarihten yaklaşık üç asır sonra Rûdânî ve Zürkânî, metnin müellifi olarak Burhâneddin en-Nesefî adını ortaya atmış, sonraki süreçte Leknevî gibi kimi ilim ehli de bu düşünceye meyletmiştir. Bu çalışmada iki görüş taraftarlarının kimliği, iddiaları ve delilleri incelenerek, metnin aidiyeti hakkında genel bir hükme varılmıştır.
The ꜥaqāʾid works, which concisely collect the principles of Islāmic creed, some in verse and some in prose, are in the position of works that no Muslim can stay away from. The fact that it has an indispensable position in the preservation of faith has prompted many Islamic scholars to produce works in this field. Not all of these works shared the same fate, some of them remained unknown or controversial, while some of them became known from the first moment by whose hand they were written. Again, if the inaccessible and unknown ones are left out, some of these texts became famous very quickly, while some of them reached fame in later periods. The treatise, known as the al-Nasafī’s 'aqā'id, is one of the texts that gained such a relatively late reputation. al-Taftāzānī 's (d. 792/1390) commentary on this treatise changed the fate of the text, when the fame of the commentator combined with the strength of the commentary, other works followed, and on this occasion, the basic ꜥaqāʾid text received its share of this recognition. Although al-Taftāzānī clearly recorded the author of the text as ꜥUmar al-Nasafī (d. 537/1142) and this name was taken for granted for a long time, al-Rudānī (d. 1094/1683) and al-Zurkānī (d. 1122/1710), as the author of the text, coined the name Burhān al-Dīn al-Nasafī (d. 687/1289), about three centuries after the commentator, and some scholars such as al-Laknawı̄ also inclined to this idea. In this study, where the comparative research method was used, the identities, claims and evidences of the supporters of the two views were examined and a sound judgment was reached about the affiliation of the text. In this regard, the fact that a treatise on faith, which was found recently and was definitely attributed to ꜥUmar al-Nasafī, has the same expression as the al-Nasafī’s 'aqā'id known today has been quite decisive.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Kalam |
Journal Section | Araştırma Makalesi |
Authors | |
Early Pub Date | December 30, 2024 |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | August 30, 2024 |
Acceptance Date | September 25, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 7 Issue: 2 |
UMDE Dini Tetkikler Dergisi is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).