Tarihsel geçmişine bakıldığında, şehir yaşamı kadar eski olan üniversitelerin gelişmesinde ve bugünkü konumlarına gelmelerinde bilim dünyasındaki ilerlemelerin rolü çok büyüktür. Aydınlanma düşüncesinin ortaya çıkmasının temel belirleyicileri, Avrupa'daki Reform ve Rönesans hareketleri olmuştur. Böylece her türlü dogma yerine usa dayalı olan düşünce ve fikirler pozitivizmin öncülüğünde ilerleme kaydetmiş, şehir yaşamı da bundan etkilenmiştir. Sanayi devrimi ise kentsel ve mekânsal yapının yeniden şekillenmesine, değişmesine neden olmuştur. Eğitimli ve kalifiye iş gücünün oluşturulması, başlangıçta sanayinin talep ettiği bir unsur değilken, zaman içinde bu durumun artması sanayi ve üniversite arasında iş birliğinin gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. 1940'lı yıllara kadar, Almanya'da hâkim olan von Humbolt sistemi, 1945 yılından itibaren ABD'nin dünyada etkin olmaya başlaması ile birlikte yön değiştirmiştir. 1960'lı yıllar boyunca, üniversiteler ise artık eğitim ve öğretim yapılan kuruluşlar olmaktan çok, araştırma yapılan ve teknoloji tabanlı bir yapıda gelişme gösteren yapılar haline gelmişlerdir. Özellikle, teknoloji gelişme bölgeleri temelli yeni yapılanmalar göze çarpmaktadır. Bu ilişkinin doğurduğu düzen içinde, çok farklı tipte kent içinde ve kent dışında mekânsal yapılar, üniversiteler, araştırma merkezleri göze çarpmaktadır. Kentlerin büyümesine koşut; mevcut üniversite alanlarının ihtiyaçlara uygun olarak kent dışına çıktıkları ve kampüs şeklinde örgütlendikleri dikkati çekerken, bir yandan da kent içinde çok geniş alanlar üzerinde farklı mekân tipolojileri ile gerçekleşen uygulamalar da söz konusudur. Bu çalışmada, günümüz dünyasında sürdürülebilirlik bağlamında kampüs alan yönetimleri çevresel, lojistik, trafik yönetimi, ulaşım ile diğer kıstaslar bakımından (nüfus büyüklüğü, alan büyüklüğü, kişi başına düşen alan miktarı gibi) incelenmiş ve 22 adet üniversite üzerinde bir anket çalışması ile örneklenmiş olup, 17 üniversitenin verdiği yanıtlar çerçevesinde bir değerlendirmede bulunulmuştur. Bu çalışma göstermiştir ki, henüz üniversitelerimiz 3. nesil üniversite olmanın gerektirdiği ölçütlerin büyük bir bölümüne sahip konumda değildir. Dünyada yer alan üniversiteler ile rekabet edebilmek bakımından, sürdürülebilirlik çerçevesinde toplumsal, ekonomik ve mekânsal boyutları ile bütünsellik içeren kentine, bölgesine, ülkesine ve tüm dünyaya etkiler bırakan bir yaklaşımın yükseköğretim alanında gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
In retrospect, the role of scientific progress is of the utmost importance in the development and the current status of the universitites whose history is as old as the city life. The main determinants of the emergence of Enlightenment period have been the Reformation and the Renaissance movements in Europe. Thus, thoughts and ideas based on the mind instead of dogmas have made progress under the guidance of positivism and the city life has been indirectly affected from this development. The industrial revolution caused remodeling and changes in urban and spatial structure. Although educated and skilled labor force was not requested by the industry initially, that kind of force gained importance over time and the collaboration between industry and universities became inevitable. Until the years of 1940, von Humboldt system, prevailing in Germany, changed and US system has become effective since 1945. During the years of 1960, universities became technology-based organizations and the institutions where scientific researches were conducted instead of the ones where only educational activities were carried out. Particularly, new settlements based on technology development regions attracted the attention. Within the order created by this relationship, different kinds of universities, research centers and spatial constructions were emerged either inside or outside the cities. In parallel with the growth of the cities, university buildings moved to the campuses outside the cities in accordance with the changing needs and new applications were made inside the cities and over the vast areas with different spatial typologies. In our study, campus site managements were examined in terms of environmental factors, logistics, traffic management, transportation and other criteria (population size, field size, space per person and etc.), sampled with a survey carried out on 22 universities and made an evaluation based on the responses taken by 17 universities. This study has shown that our universities have not got a large part of the criteria required to become a 3rd generation university. So as to compete with the other universities in the World, an approach with corresponding social, economic, and spatial dimensions which leaves an impression on the city, region, country and the whole World should be put into practice in the field of higher education.
Other ID | JA34HU23GS |
---|---|
Journal Section | Original Empirical Research |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 6 Issue: 3 |