19. yüzyıldan itibaren Türk aydın ve yöneticilerinde yöneten yönetilen ilişkisi üzerinden bir sorgulama ve arayış başlamıştır. Reaya sisteminden vatandaşlık temelli modern manada bir sistem arayışı aslında bizde hakimiyet-i milliye düşüncesinin tarihsel serüvenini ihtiva etmektedir. Bu anlayışı ifade eden uygulamalar, II. Mahmud’dan itibaren zaman zaman sisteme yansıtılmaya başlamıştır. Bu girişimler, tarihsel süreç içerisinde evirilerek kendi içinde geleneğini oluşturmuştur. Bu gelenek, Tanzimat Fermanı’nın ilanı, I. Meşrutiyet’in ilanı, Meclis-i Mebusan’ın açılışı, II. Meşrutiyet’in ilanı, TBBM’nin açılışı ve Cumhuriyet’in ilanı şeklinde işleyiş göstermiştir. Bu süreç aynı zamanda Genç Osmanlılar’dan Cumhuriyet’i kuran kadroya kadar uzanan entelektüel bir çevre üretmiştir. Geleneğin hayata yansıyışı ile birlikte hem düşünce alanında hem de kurumsal manada çelişkiler ve uygulama sorunları meydana gelmiştir. Bu çelişki ve uygulama sorunları hâkimiyet-i milliye düşüncesinden uzaklaşmaları ve onun üzerine inşa edilen rejim işleyişinde sapmalara neden olmuştur. Bu sapmalara en bariz örnek ordunun sisteme sürekli müdahale etmesi yani darbelerdir. Bundan da ilginci bu darbelerin, hâkimiyet-i milliye anlayışı rejim olarak yapılandırılırken onun zinde gücü olması düşünülen siyasi partiler ve üniversiteler tarafından destek görmüş olmasıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Tam Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 48 |
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.