Marx 19.yüzyılda; esirliğin yer bulmadığı serbest bir toplumda , en güvenilir mülk kaynağı, yoksul emekçilerin fazla olması , diyerek gelecekte kapital sistemin oluşturacağı yeni yoksulluk biçimine işaret etmiştir. Yoksulluk, her dönemde yaşanan bir sorundur ancak kapitalizmin bunu devasa boyutlara ulaştırması, toplumlarda korkunç çatlaklara yol açabilmektedir. Örneğin eski çağlarda yoksulluk, yalnızca maddi yetersizlik köle-sahip olarak tanımlanırken, kapitalizm, bu tanımı; Eğitimsizlik, siyasi haklardan uzaklaşmak, kaliteli sağlık hizmeti alamamak, tatmin olacak kadar harcama yapamamak gibi daha sosyo-pskilojik anlamlara çıkarmıştır. Antik dünyaya bakıldığında, köle sınıfının olması aslında yoksulluğun, bireyin sosyal yaşamdaki konumunu belirlediğinin de en açık göstergesidir. Ancak yine de bu keskin kavramlar, daha çok sanayileşme ve kapitalizleşme ile netleşmiştir. Yoksulluk, özellikle insan hakları, eşitlik, kalkınma gibi çok yönlü kavramlardan bahsedilen küresel sistemde eğreti durmaktadır. 1980’lerden sonra yapılan araştırmalar göstermiştir ki; kentlerde örtük bir yoksullaşma tipi yetişmektedir. Bu yeni yoksullaşma tipinde insanoğlu yalnızca geliri üzerinden değil, kent yaşamına ayak uyduramadığı her dinamik üzerinden sınanmaktadır. Çalışmanın temel konularından biri aslında yoksulluğun sosyolojik olarak ne tür değişimlere sebep olduğudur. Bir çok kaynaktan faydalanılan bu çalışma, yoksulluğun yalnızca maddi olgularla açıklanamayacağını öne sürmektedir. Kimlik sorunlarının, kültürel baskıların, eğitimsizliğin ve cağrafyanın da aslında yoksulluğun göstergeleri ve besleyicileri olduğu açıklanmıştır. Kısaca bu çalışma, yeni yoksulluk türleri, sosyal dışlanma ve sosyolojik etkiler arasındaki ilişkiyi ele almak için hazırlanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 19 Ekim 2021 |
Kabul Tarihi | 16 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |