The Ottoman Empire turned itself to the West due to the military losses during the 18th century and attempted to make military reforms. In the following years, it was understood that the problems could not be overcome through military reforms and it was undertaken new reforms regarding the state order, especially towards the end of the Mahmud II period. It is apparent that what was done in that period had traces of the Western political and administrative institutions. Along with this, it is accepted that the turning point happened with Mustafa Reşid Paşa and the Tanzimat Edict. The question of “How will the state be saved?” was still at the center of everybody’s mind; however, the answers to this question had started to change. Reşid Paşa thought that creating the ideal state was not a matter of raising a “good ruler”. For him, ensuring the balance in the state administration was about the material assets and institutions. In the upcoming years of Tanzimat, on the other hand, the New Ottoman movement that had striking power of opposition occurred. The most critical name for this movement was probably Namık Kemal. His thought was mainly a reflection of the search for a synthesis between tradition/religion and the West. In this regard, he spent an intensive effort to establish a tie between the concepts and institutions that were produced by Islamic concepts and institutions and also Western political and legal thought. For him, the concepts prominent in Western thought such as popular sovereignty, fundamental rights and freedoms, liberty, parliament, and equality all had a place in Islamic thought. Even though the efforts for synthesis in question are being criticized as having contradictory content, in an altogether evaluation of the military, political, and intellectual environment conditions of that period, it will be seen how important this effort itself is.
Constitutional thought Ottoman constitutionalism Namık Kemal popular sovereignty parliament.
Osmanlı, 18. yüzyılda yaşanılan askerî kayıplar neticesinde gözünü Batı’ya çevirmiş ve askerî reform girişiminde bulunmuştur. İlerleyen yıllarda sorunların askerî reformlarla çözülemeyeceği anlaşılmış ve özellikle II. Mahmud döneminin sonlarında devlet düzeninde birtakım reformlara girişilmiştir. O dönemde yapılanların Batı’nın siyasî ve idarî kurumlarından izler taşıdığı açıktır. Bununla beraber esas kırılmanın Mustafa Reşid Paşa ve Tanzimat Fermanı ile gerçekleştiği kabul edilmektedir. “Devlet nasıl kurtarılacak?” sorusu hâlâ herkesin düşüncesinin merkezinde durmaktadır ancak artık bu soruya verilen cevaplar değişmeye başlamıştır. Reşid Paşa, ideal devletin oluşturulmasının “iyi hükümdar” yetiştirmekle ilgili bir mesele olmadığını düşünmektedir. Ona göre devlet idaresinde muvazeneyi sağlamak maddi varlıklar, müesseselerden geçmektedir. Tanzimat’ın ilerleyen yıllarında ise çarpıcı itirazlara sahip Yeni Osmanlılar hareketi filizlenmiştir. Bu hareketin belki de en önemli ismi Namık Kemal’dir. Onun düşüncesi gelenek/din ve Batı arasında bir sentez arayışının yansımasıdır. Bu doğrultuda İslâmî kavram ve kurumlarla Batı siyasî ve hukukî düşüncesinin ürettiği kavram ve kurumlar arasında bağ kurmak için yoğun bir çaba harcamıştır. Ona göre Batı düşüncesinde öne çıkan halk egemenliği, temel hak ve özgürlükler, hürriyet, parlamento, eşitlik gibi kavramların hepsinin İslâm düşüncesinde karşılığı bulunmaktadır. Her ne kadar söz konusu sentez çabası çelişkili bir muhtevaya sahip olmakla eleştirilse de, ilgili dönemin askerî, siyasî ve düşünce ortamı koşulları birlikte değerlendirildiğinde, bizatihi bu çabanın kendisinin bile ne kadar kıymetli olduğu görülecektir.
Anayasal düşünce Osmanlı anayasacılığı Namık Kemal halk egemenliği parlamento.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk (Diğer) |
Bölüm | KAMU HUKUKU |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ağustos 2024 |
Kabul Tarihi | 12 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 73 |