Mutlak anlamda zorunlu olmamakla birlikte bir suç şüphesi altında bulunan herkesin, gerekirse resmen atanacak bir müdafi aracılığıyla etkili bir biçimde savunulması adil yargılamanın temel unsurlarından birini teşkil etmektedir. Bu nedenle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde belirtilen müdafi yardımından yararlanma hakkı diğer unsurlar ile birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin birinci fıkrasına uygun olarak ceza muhakemesinde adil bir yargılamanın esaslarını oluşturmaktadır.
Bu makalede öncelikle müdafi yardımından yararlanma hakkına ilişkin genel ilke ve kurallar ile bu hakkın sınırlanması söz konusu olduğunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sınırlamanın Sözleşmeye uygunluğunu nasıl denetlediği Mahkemenin içtihatları doğrultusunda ortaya konacaktır. Sınırlamaya esas teşkil eden zorlayıcı neden kavramı, müdafi yardımından yararlanma hakkından feragat, müdafinin eylemlerinden devletin sorumlu tutulup tutulamayacağı, şüphelinin müdafiyi seçme hakkı ile bu hakkın sınırlanıp sınırlanamayacağı yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları doğrultusunda tartışılacak, ceza muhakemesi hukukumuzda yer alan kuralların Mahkemenin içtihatlarıyla uyumlu olup olmadığı açıklanarak, bazı önerilerde bulunulacaktır.
Bu bağlamda, müdafinin ceza muhakemesinin amaçlarını ve hukuk devleti ilkelerini gerçekleştirmeyi sağlayan adli ve bağımsız bir organ olduğu fikri mevzuatta açıkça desteklenmeli ve belirtilmelidir. Zorunlu müdafilik kurumu ve müdafi tarafından sağlanan adli yardım hizmeti mesleğe henüz adım atmış ve her türlü maddi desteğe ihtiyaç duyan genç avukatlara yönelik bir gelir kaynağı olmaktan çıkarılmalıdır. Barolar bünyesindeki adli yardım hizmetleri merkezlerinin kurumsallaştırılması ve Baro kimliğinden ayrı ve bağımsız bir niteliğe kavuşması sağlanmalıdır.
Müdafi adil yargılanma zorlayıcı neden kavramı müdafi yardımından feragat AİHM kararları
Although not absolute, the right of everyone charged with a criminal offence to be effectively defended by a lawyer, assigned officially if need be, is one of the fundamental features of a fair trial. Therefore, the right to the assistance of a counsel set out in Article 6 § 3 (c) of the European Convention on Human Rights is one element, among others, of the concept of a fair trial in criminal proceedings contained in Article 6 § 1.
Therefore in this article, the general principles and rules concerning the restrictions on the right to the assistance of a counsel and access to a lawyer will be discussed in the light of the case law of the European Court of Human Rights (ECHR). How the ECHR examines whether a restriction on access to a lawyer is compatible with the right to a fair trial will be explained. The questions of what constitutes compelling reasons for the restriction, whether the State can be held responsible for the quality of representation by a lawyer, how to waive the right to the assistance of a counsel and finally the right to be represented by a lawyer of one's own choosing will be discussed in accordance with ECHR’s case law. In the end whether the relevant provisions of Turkish criminal procedure law is compatible with ECHR’s case law will be explained with some recommendations.
the assistance of a defence counsel the right to a fair trial compelling reasons waiving the right to the assistance of a defence counsel ECHR’s case law
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk (Diğer) |
Bölüm | KAMU HUKUKU |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 8 Ekim 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 8 Ekim 2025 |
Gönderilme Tarihi | 14 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 1 Eylül 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 75 |