Amaç: Aşırı yeme bozuklukları olarak tanımlanan, duygusal, dışsal ve kısıtlayıcı yeme bozuklukları ile metabolik sendrom ve metabolik sendrom parametreleri arasındaki ilişkiyi saptamak.
Gereç ve Yöntemler: İç Hastalıkları Polikliniğine ardışık olarak başvuran 169’u kadın, 58 i erkek, toplam 227 hasta alındı. Okuma yazma bilmeyen, mental geriliği olan, malignitesi bulunan ve herni, assit, karın içi kitle veya gebelik gibi bel çevresi ölçümünü etkileyebilecek faktörleri olan hastalar ile ortopedik anormallikleri olanlar çalışmaya alınmadı. Yeme bozukluklarının değerlendirilmesinde, “Hollanda Yeme Davranışı Anketi” Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılarak kullanıldı. Metabolik Sendrom tanısı için National Cholesterol Education Program (NCEP) Adult Treatment Panel III (ATP III) kriterleri baz alındı.
Bulgular: Duygusal ve dışsal yeme bozuklukları açısından, MS olan ve olmayan kadın ve erkekler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05). Aynı durum, hastalar obez olanlar ve olmayanlar olarak ayrıldıklarında da benzerdir. Buna karşın; kadınlarda kısıtlayıcı yeme bozukluğu skorları gerek obez, gerekse MS olanlarda olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.(p<0.05).
Sonuç: Kısıtlayıcı yeme bozukluğu kadınlarda Metabolik Sendrom gelişimi ile ilişkilidir. Obezite ve komplikasyonlarının önlenmesinde karşılaşılan güçlükler, uygulanan benzer tipteki diyet programlarının hastalar tarafından idame ettirilememesi, hastaların aşırı yemeye neden olan yeme bozuklukları açısından değerlendirilmesinin ve öncelikle mevcut yeme bozukluğunun giderilmeye çalışılmasının önemini ortaya koymaktadır.
Purpose: The objective of this study was to evaluate the association between excessive eating behaviours such as emotional, external and restrained eating with the development of metabolic syndrome.
Methods: Study group consisted of 227 individuals consecutively examined at the outpatient clinic of Internal Medicine. Patients with illiteracy, mental retardation, malignancy, factors that may affect waist circumference measurement such as hernia, ascites, intra-abdominal mass or pregnancy, and those with orthopedic abnormalities were excluded from the study. To determine the eating behaviours, Turkish version of Dutch Eating Behaviour Questionnaire (DEBQ) were used after the validity and reliability of the test have been verified. National Cholesterol Education Program (NCEP) Adult Treatment Panel III (ATP III) was used to diagnose metabolic syndrome.
Results: No statistically significant difference was found between men and women with and without MS in terms of emotional and exogenous eating disorders (p> 0.05). The same results were obtained when patients were divided into obese and non-obese patients. However, restrictive eating disorder scores were significantly higher in women with metabolic syndrome or obesity than those who non-obese or did not have metabolic syndrome (p <0.05).
Conclusion: In women, restrained eating disorder is associated with the development of metabolic syndrome. The difficulties encountered in the prevention of obesity, metabolic syndrome and its complications as well as the inability of the maintenance of similar diet programs by the patients reveals the importance of the evaluation and elimination of eating disorders that may cause these disorders.
Key words: metabolic syndrome, eating disorders, restrained eating
Dr.Ömer Dönderici'ye çalışma aşamasındaki katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sağlık Kurumları Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2020 |
Gönderilme Tarihi | 2 Ocak 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 53 Sayı: 1 |