Öz
Roma’nın Seleukos Krallığı ile yapmış olduğu Magnesia Savaşı Küçük Asya’nın siyasi-politik durumunun değişimi açısından oldukça önemlidir. Savaş öncesi Küçük Asya ile çok da ilgili gözükmeyen Roma, Seleukosların Avrupa’ya yakınlaşmasıyla Küçük Asya üzerine düşünmeye başlamıştır. Seleukos gibi
güçlü bir krallığın, Roma’nın bir süredir savaş içinde olduğu ve Küçük Asya ile arasında tampon bölge görevinde olan Makedonya ile birlikteliği de Roma açısından önemli bir sorundur. Magnesia Savaşı öncesindeki Roma ile savaş sonrasındaki Roma arasında önemli bir fark vardır. Savaş sonucunda doğuya doğru genişleme politikası edinmeye başlamış ve bunu zamana yayarak stratejik olarak geliştirmiştir. Seleukosların yokluğu ve savaş sonrasında Küçük Asya’daki krallıkların kendisine bağımlı olması Roma’nın Küçük Asya üzerindeki hegemonyasını yaratmasına olanak vermiştir. Seleukosların yenilmesiyle Toros sınırlarına çekilmesi ve Roma’nın onları ortadan kaldırmaması Roma’nın doğu ile kendi toprakları arasında bir tampon bölge oluşturarak Asya’da kalıcılığını sağlamasına dair önemli bir adımdır. Magnesia Savaşı sonrasında zaman içinde Roma “Divide et impera” yani böl ve yönet ilkesiyle hareket ederek doğrudan yönetme anlayışına geçerek tüm sorumlulukları üstüne almış ve gücünü açık bir şekilde ortaya koymuştur.