Vatandaşlık
anayasalarda bir hak ve ödev olarak yer almakta ve bir kişiyi devlete bağlayan
hukuki, siyasi bağ olarak tanımlanmaktadır. Küresel göç dalgası ve mülteci
“krizi” ise vatandaşlığın farklı bir açıdan, bir “insan hakkı” olabilme
açısından irdelenmesini gündeme getirmiştir. Çalışma, bir hak olarak
vatandaşlık ile egemenlik arasındaki ilişkinin irdelenmesi üzerine
yoğunlaşmakta ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 15.
maddesinde düzenlenen “vatandaşlık hakkını” normatif ve kuramsal açıdan
incelemektedir. Vatandaşlık hakkının kapsamı öncelikle uluslararası ve ulusal
normatif düzenlemeler ile çeşitli yargı kararları açısından incelenmiştir.
Hukuki düzenlemelerde göze çarpan, vatandaşlığın devlet egemenliğini
sınırlandıracak biçimde tek başına bir hak olarak ele alınmadığı, ancak
vatansızlığın önlenmesi ve çocuğun yüksek yararı gibi bir takım durumlar
üzerinden somutlaştırıldığıdır. Ardından vatandaşlık hakkının kapsamına ilişkin
kuramsal tartışmalara yer verilmiştir. Bunlar, ius nexi olarak da adlandırılan
etkili bağın kişi açısından bir hak doğurup doğurmadığı, günümüzde göç ve
mülteci yazınındaki hak merkezli bir yaklaşımın yaygınlaşmış olması ve idare
hukukunda tartışılan “haklı beklenti” ölçütünün bir yabancının yaşadığı
devletin vatandaşlığını kazanmasında etkili olup olamayacağıdır.
vatandaşlık hakkı egemenlik vatansızlar mülteciler haklı beklenti
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | KAMU HUKUKU |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Şubat 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 22 Sayı: 1 |