XIV. yüzyılda yarı tercüme yarı telif olarak yazılmış olan Hamza-nâme’nin 72. Cildi, on dokuzuncu yüzyılda istinsah edilmiştir. Altı yüz yıl boyunca süregelen bu eser, Türk dilinin gelişim seyrînin izlenmesi açısından çok büyük bir önem arz etmektedir. Türk dili açısından, diğer eserlerden farklı olarak üç önemli hususiyete sahiptir: cenk alanında yazılmış olması ve müellifinin telifinden altı yüz yıl sonra istinsah edilmesidir. XIV. Yüzyıl Eski Anadolu Türkçesinin henüz standart bir imlaya sahip olamayışı ve ancak İstanbul’un fethinden sonra ölçünlü bir dil olması, o devirde yazılan pek çok eserin Eski Türkçenin özellikleriyle yazılması ve o dönemden özellikler taşımasına sebep olmuştur. Buna ilaveten Hamza-nâme’nin 72. Cildinin Türkiye Türkçesi dil özelliklerinin tamamen standartlaşması esere dil tarihi açısından çok önemli bir hususiyet kazandırmaktadır. Tarih sahasında yazıldığı için, edebiyat ve sanat kaygısı gütmeyen eserin dili sadedir. Tarihî Türk bilim diline tanıklık eden yazma nesir eserlere, genelde ilmi eserlere, özelde ise özellikle sağlık ve tarih alanındaki eserlerin yazımında, istifadenin daha kolay olması için sade ve yalın Türkçeye önem verilmiştir. İlk dönem Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış eserler, tarihî Türk bilim dilinin gelişim seyrinin ve evrelerinin izlenebilmesi bakımından, gerekli, önemli ve zengin söz varlığı ve dil özellikleri barındırmaktadır. Hamzavî’nin anlaşılır bir dil ve sade, akıcı bir üslup ile yazdığı eser, bilim tarihi ve bilim dili açısından önemli bir kaynaktır. Hamzavî’nin ilmi eserini sade bir dil ile yazmaya gayret etmesi, özellikle halk deyişlerine, deyimlere, konuşma diline ve nakillere yer vermesi eseri dil özellikleri bakımından önemli kılmaktadır. Eserde, tüm fiil çekimleri olumlu ve olumsuz tabanlarda yapılmıştır. Fiil çatıları ve fiilimsiler çok yoğun bir biçimde kullanılmıştır. Bu kadar zengin bir söz varlığına sahip bir eser, Türk dilinin tarihî seyri için dikkate değerdir.
XIV. yüzyılda yazılmış olan Hamza-nâme’nin 72. Cildinde standart bir imlâ kullanılmamıştır. Dönemin önemli eserlerinde görüldüğü gibi, Hamza-nâme’de de Arap ve Fars dillerinin etkileri oldukça görülmektedir. Arap-Fars imlâ geleneği esere hâkim olsa da, metinde yer yer Türkçe kökenli aynı kelimenin farklı biçimlerde yazıldığı görülmektedir. Bu durum, XIV. yüzyılda ölçünlü Türk dili normlarının henüz tam olgunlaşmamasından kaynaklanmaktadır. Hem Eski Uygur imlâ hem Arap-Fars imlâ geleneğine göre yazılmış bazı kelimelerin ikili yazım şekillerine de tesadüf edilmektedir.
Eski Türkçe unsurlar, Köktürkçe, Uygurca, Oğuzca, Eski Anadolu Türkçesi, Türkiye Türkçesi, Hamza-nâme’nin 72. Cildi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Nisan 2021 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ağustos 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |