İki denk hüccetin tekâbül etmesi ve iki zıt hükümde birinin diğerine üstünlüğü olmaması şeklinde tanımlanan teâruz ve amel açısından bu delillerden birinin tercihi konusu fıkıh usûlü kitaplarında genişçe tartışılmıştır.
Sadrüşşerîa es-Sânî’ye (ö. 747/1346) göre şer’î deliller arasında tenakuzun varlığı Şâri’ için muhal olduğundan şer’î delillerde zatta ve hakikatte teâruz söz konusu değildir. Teâruz ancak zahiren tasavvur olunur. Nassların hangisinin önce hangisinin sonra münezzel olduğunu bilmeyen cehaletinden dolayı nasslar arasında tenakuz ve teâruz olduğu vehmine kapılır. Önce vârid olan mensuh, sonra vârid olan nâsihtir. Şer’î deliller üzerinde kafa yorulması, nasih-mensuhun bilinmesi, nassın indiriliş yerinin anlaşılması, meydana gelen vak’aların bilinmesi buradaki sorunu çözer.
Sadrüşşerîa’ya göre teâruz anında kuvvetli olanla amel edip zayıf olanı terk etmek vaciptir. Kuvvette eşit iki delilde, eşitlik adetteyse tercih şart değildir. Teâruz iki kıyâs veya kıyâs ile idrak edilebilen sahâbî kavli ile kıyâs arasında vaki olduğunda müctehid dilediğini tercih eder.Bölüm | MAKALELER |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Ekim 2016 |
Gönderilme Tarihi | 18 Ağustos 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 2 Sayı: 2 |