Kaynaklara göre insanoğlu, yaşaması için
gerekli olan beslenme ihtiyacını ilk dönemlerde avladığı hayvanlardan elde
ettiği et türevi besinlerle ve topladığı meyve ve bitki tohumları ile
karşılamaktaydı. Bu aşamada doğanın kendisine sunduklarıyla yetinen insanoğlu
elindeki malzemeyi değiştirme/dönüştürme yetisine sahip değildi. Dolayısıyla
bitki tohumlarını işleyip una dönüştürmeyi de bilmiyordu. Kesin tarihi
bilinmemekle birlikte insanın ateşi kullanmayı öğrenmesi ve yerleşik yaşama
geçmesi, besin kaynaklarının çeşitlenmesinin önünü açtı. Bu sürecin sonunda
insanoğlu tahılı işlemeyi, elde ettiği unu mayalı ya da mayasız olarak hamur
hâline getirmeyi ve fırın, tandır, sac gibi aletler aracılığıyla pişirerek
ekmek hâline getirmeyi de öğrendi. Ortaya çıkan bu yiyecek insanlar tarafından
öylesine beğenildi ki tarihin her döneminde insanlığın en temel besin
kaynaklarından biri oldu. İnsanlığın gelişim sürecinde şehirleşmeye, meslekî
bölümlenmeye ve ihtisaslaşmaya paralel olarak daha kolay üretilebilir ve
ulaşılabilir olmasıyla birlikte bütün dünyada kurulan her sofranın vazgeçilmezi
hâline geldi.
Tarihî kayıtlarda Babil halkının fırında ekmek
pişirmeyi bildiği, eski Mısır’da -tesadüfen bulunan- ekmek mayalama yönteminin
kullanıldığı hatta Mısır’da beyaz ekmeğin soyluların ve sarayın simgesi
sayıldığı gibi bilgiler bugüne aktarılmaktadır. Türklerde ise Orta Asya’dan
itibaren var olan ekmek/etmek kültürü, Anadolu’ya yerleştikten sonra çeşitlenmiş
ve daha zengin bir hâle gelmiştir. Anadolu coğrafyasının buğday yönünden zengin
olmasının da etkisiyle buğday başta olmak üzere çavdar, arpa, mısır gibi
tahıllar, ekmek yapımında kullanılmış ve ayrıca çeşitli yapım teknikleri ile
ekmeğin şekli, tadı, dayanma süreleri de belirlenmiştir.
Ekmek, toplumsal yapının gelişimiyle birlikte
asgari düzeydeki beslenmenin sembolü hâline gelmiştir. İnsanların ekmeğe erişim
gücü, toplumun refah düzeyinin göstereni olarak kabul edilmiştir. Toplumsal
hayatın bu kadar önemli bir parçası olan ekmeğin ve çeşitlerinin, yaşanılan
hayatın bir göstereni olan edebiyata ve edebi metinlere de yansıdığı
görülmektedir. Bu çerçevede ekmekle ilgili pek çok unsur, edebiyatın mecazlar
dünyası içerisinde kendine yer bulmuştur.
Bu makalede ekmeğin ve ekmekle ilgili
unsurların Osmanlı dönemi edebî metinlerindeki kullanılış biçimleri
incelenecektir. Bu inceleme sonucunda ekmek etrafında oluşan anlam
çerçevelerinin tespit edilmesi hedeflenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 23 Kasım 2019 |
Kabul Tarihi | 9 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 4 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial 4.0 International