The speech is a constantly changing, dynamic entity. Therefore, the written language also constantly changes depending on the speech. Turkish of Turkey has undergone a constant change since the first time it began to become a written language. It was only with the introduction of the official language and the establishment of the instruction of language based on it that orthography became standardized, and the facilitation of communication and the increase in the rate of schooling added to this standardization.
In the Classical Ottoman Turkish period, it is seen that dervish minstrels put their oral performance into writing from the 16th century to the 20th century. These writings were such that the oral performance could be followed on the basis of them. In other words, the minstrels could write as well as they spoke. In this study, an effort was made to determine the reflections of the dialectal characteristics of the period on written language via four of the critically read copies of the verse Shukur-names belonging to the Tekke (Lodge) Literature, with the oldest one bearing the date 1656 and the most recent one dated 1810. It is understood that Shukur-names, of which we have been able to identify ten copies so far all with vowel points, were both performed orally and put into written form for a long time. In some full versions of the work, which was written in syllabic meter and koshma type verse, the pseudonym of the minstrel, who also did the oral performance, was also included. We find examples such as ceger~ciger, get-~git-, yeren-~yerin- in the copies while we can also observe the lip harmony. We see the form daġ in the middle of the 17th century, whereas it was written ṭaġ at the end of the 18th century. It is understood from examples similar to these that dervish minstrels were split between oral and written language.
verse Shukur-name Ottoman Turkish written language standard language oral performance
Söz sürekli değişen, dinamik bir varlıktır. Dolayısıyla yazı dili de söze bağlı olarak sürekli değişim geçirir. Türkiye Türkçesi yazı dili hâline gelmeye başladığından itibaren günümüze kadar sürekli bir değişim yaşamıştır. Resmî dilin ortaya konması ve buna dayalı eğitim dilinin yerleşmesiyle imlanın standart hâle gelmesi ancak mümkün olmuş; iletişimin kolaylaşması, okullaşma oranının artması da bu standartlaşmaya imkân tanımıştır.
Klasik Osmanlı Türkçesi döneminde, 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar, derviş âşıkların sözlü icrasını yazıya döktüğü görülmektedir. Bu yazılar sözlü icranın takip edilebileceği şekilde olmuştur. Yani âşık, aynı dönemdeki başka yazar ve şairler gibi, konuştuğu şekilde de yazabilmiştir. Bu çalışmada tarih kaydı düşülmüş en eskisi 1656 en yenisi 1810 yılına ait; Tekke Edebiyatı dâhilinde, manzum Şükür-name nüshalarının, tenkitli okunmuş dördü üzerinden, dönemin ağız özelliklerinin yazı diline yansıması tespit edilmiştir. Şimdiye kadar on nüshasını tespit edebildiğimiz, tamamı harekeli olan Şükür-name’nin uzun süre hem sözlü icra edildiği hem de yazıya döküldüğü anlaşılmaktadır. Hece ölçüsüyle ve koşma tipi nazım biçimiyle kâğıda dökülmüş eserin tam olan bazı nüshalarında sözlü icrasını da yapan âşığın mahlası mevcuttur. Nüshalar arasında ceger~ciger, get-~git-, yeren-~yerin- gibi örneklere rastladığımız gibi dudak uyumunu da takip edebiliyoruz. 17. yüzyıl ortasında daġ yazarken 18. yüzyılın sonunda ṭaġ yazabildiğini görüyoruz. Bunlara benzer örneklerden anlaşılıyor ki derviş âşıklar sözlü dille yazı dili arasında kalmışlardır.
manzum Şükür-name Osmanlı Türkçesi yazı dili standart dil sözlü icra.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yeni Türk Dili (Eski Anadolu, Osmanlı, Türkiye Türkçesi) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ağustos 2023 |
Gönderilme Tarihi | 10 Temmuz 2023 |
Kabul Tarihi | 14 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 7 Sayı: 2 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial 4.0 International