Dinin
nihaî gayesi, insanları cemaat haline getirerek selamete eriştirmektir. Müminlerin
nihaî gayesi muhabbet, muhabbete giden yol cemaat, cemaate giden yol da sohbet,
yani, beraberliktir. Nebî, sünneti aktardığı sohbetle cemaati kurar; sünnet ve
cemaati tasavvuf yaşatır. Âdette sohbetle, nebî ve şeyhin sünneti talimiyle,
ibadette cemaat oluşur: Dolayısıyla sünnet/tasavvuf
münasebeti, cemaat/sohbet ayırımına tekabül eder; tarikat sohbeti, fertleri
sünnet cemaatine götürür. Nakşibendîliğe “ashâb ve sohbet tarikatı”
denmesi bu yüzdendir. Hem
cemaat, hem tarikat mânâsında kullanılan uhuvvet=brotherhood tabiri,
cemaatin ancak tasavvuf tarafından kurulabileceğini, dolayısıyla “tasavvufî
cemaat”in “atlı süvari” kabilinden fazlalıklı bir tabir olduğunu gösterir. Tasavvufun cemaat arayışı, mümin fertlerin
cemaatleşmesine münhasır değil, dinin boyutları ve kanallarına da şâmildir. Nakşibendîlik,
Selefîlik ile Sünnîlik denen diyanetin iki tarzını olduğu gibi, şeriat-tarikat-marifet-hakikat denen dinin dört
kapısını da terkip ederek daha büyük, kalıcı cemaat inşasını başarmıştır.
Cemaatin net tarifi, onu cemaate benzeyen örgüt-vârî yapıdan ayıran yönleri
ortaya çıkaracaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 4 |