Westernisation and modernisation in music is one of the most fundamental aims of the republican modernisation ideology. Like all reforms on the road to westernisation, reforms in the field of music were carried out with the belief that they would reflect the face of the new republic and raise it to the level of “contemporary civilisation”. While a series of educational policies were being implemented for this purpose, the goal of popularising western music, which was seen as the main criterion of modernisation, and establishing a new western-influenced musical taste in society, led to an intensive effort by the cadres of the young republic to completely shelve the Ottoman musical tradition. One of the many steps taken was a parliamentary decision to send young talents abroad for education in order to train specialists in the field of western music. One of the first artists to benefit from this decision was Suna Kan, who died on 11 June 2023 and became one of the symbols of westernisation in the history of the Republic with her international recognition in the field of western music. While Kan was successfully portraying the profile of a “modern Turkish woman” in the Turkish media, in 1971 she had a dispute with the Minister of Culture, Talat Sait Halman, about a series of Turkish music events to be organised, claiming that they contradicted Atatürk’s principles, which was met with a great reaction by the performers and supporters of classical Turkish music. This debate is actually a summary of the “alaturka-alafranga” and “monophonic-polyphonic” music distinction, which is the musical counterpart of the culture-civilisation dichotomy encountered in almost every period of the republican history. The current politically based polarisation in music, which has been dealt with many times in the history of the Republic, will be discussed in this study by analysing the way the news of Suna Kan’s death is presented in media organs of different political stripes.
Müzikte batılılaşma ve çağdaşlaşma, cumhuriyet dönemi modernleşme ideolojisinin en temel amaçlarından biridir. Batılılaşma yolunda yapılan tüm reformlar gibi müzik alanındaki reformlar da yeni cumhuriyetin yüzünü yansıtacağı ve onu “muasır medeniyet” seviyesine çıkartacağı inancıyla gerçekleştirilir. Bu amaca yönelik olarak uygulanan bir dizi eğitim politikası hayata geçirilirken; çağdaşlaşmanın temel ölçütü olarak görülen batı müziğinin yaygınlaştırılması ve toplumda batı etkili yeni bir müzik zevki yerleştirilebilmesi hedefi, genç cumhuriyetin kadrolarının Osmanlı müzik geleneğinin tamamiyle rafa kaldırılması için gösterdikleri yoğun bir çabaya yol açar. Atılan çok sayıda adımdan biri de batı müziği alanında uzmanlar yetiştirilebilmesinin gerekliliğiyle genç yeteneklerin yurtdışına eğitim için gönderilebilmesine yönelik alınan meclis kararlarıdır. Bu karardan yararlanan ilk sanatçılardan biri, 11 Haziran 2023’de vefat eden ve batı müziği alanındaki uluslararası tanınırlığıyla Cumhuriyet tarihinde batılılaşmanın simgelerinden biri haline gelmiş olan Suna Kan’dır. Kan, Türk medyasında “modern Türk kadını” profilini başarıyla çizerken 1971 yılında Kültür bakanı Talat Sait Halman ile düzenlenecek bir dizi Türk müziği etkinliği hakkında Atatürk’ün ilkeleriyle ters düştüğü iddiasını yönelterek yaşadığı bir tartışma nedeniyle Türk müziği icracıları ve destekçileri tarafından büyük bir tepkiyle karşılanır. Bu tartışma aslında cumhuriyet tarihinin hemen her döneminde rastlanan kültür-medeniyet ikileminin müzik alanındaki karşılığı olarak süregelen “alaturka-alafranga” ve “tek sesli-çok sesli” ayrımının bir özeti niteliğindedir. Cumhuriyet tarihinde pek çok kez ele alınmış olan müzikteki siyasi tabanlı mevcut kamplaşma, bu çalışma özelinde farklı siyasi çizgideki medya organlarında Suna Kan’ın ölüm haberinin sunuluş biçimleri incelenerek tartışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Tüm Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 10 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 10 Sayı: Cumhuriyet Özel Sayısı |
MAKALE DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Yazar tarafından gönderilen bir makale, gönderim tarihinden itibaren 10 gün içinde dergi sekreteri tarafından makalenin, telif sözleşmesinin ve benzerlik raporunun (Turnitin programı) eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden incelenir. İstenilen bu dosyalar eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilmiş ise makale; ikinci aşamada derginin yayın çizgisine uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilir. Bu süreçte makale yayın çizgisine uygun değilse yazara iade edilir. Makale yayın çizgisine uygun ise şablona uygun bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden değerlendirilir. Şayet makale şablona uyarlanıp gönderilmemiş ise değerlendirme sürecine alınmaz. Bu süreçte yazarın derginin belirlediği şartlara uygun bir şekilde sisteme makale yüklemesi beklenir. Makale şablona uygun bir şekilde hazırlanıp gönderilmiş ise son aşamada makale derginin yayın ilkeleri, yazım kuralları, öz, abstract, extented abstract, kaynakça gösterimi vb. yönlerden incelenir. Bu ayrıntılarda makalede bir sorun varsa yazarın bu hususları tamamlaması istenir ve verilen süre içerisinde eksiksiz bir şekilde yeniden makaleyi göndermesi istenir.
Tüm bu aşamaları geçen makale, editör tarafından bilimsel yeterliliğinin denetlenmesi amacıyla ikinci 7 günlük süre içerisinde çalışmaya uygun iki hakeme değerlendirmeleri için gönderilir. Hakemlerin değerlendirme süreleri 15 gündür. Bu süre zarfında hakemlik görevini tamamlamayan bir hakem olursa ilgili hakeme değerlendirmeyi tamamlaması için 7 günlük ek süre verilebilir. Bu süre zarfında hakem görevini yerine getirmezse yerine yeni bir hakem ataması yapılır. En az iki hakemden gelen raporlar olumlu ise makale yayın aşamasına alınır. Hakem raporlarından birisi olumlu diğeri olumsuz ise makale üçüncü bir hakeme gönderilir. Üçüncü hakem raporu da olumsuz ise makale ret edilir. Üçüncü hakemin değerlendirmesi olumlu ise makaleyle ilgili hakem raporları dergi alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından incelenir. Makalenin yayınlanmasıyla ilgili nihai karar alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından verilir. Hakem raporlarının yetersiz ve tatmin etmekten uzak olması veya İngilizce editör tarafından abstract ve extented abstract’ın yetersiz görülmesi hallerinde de yine makaleyle ilgili son karar Editörler Kurulu tarafından verilir. Tüm bu aşamalardan geçen bir makale en yakın sayıya yayınlanmak üzere eklenir. İlgili sayıda yer kalmaması halinde makalenin yayımı bir sonraki sayıya kaydırılır. Bu durumda ve tüm değerlendirme sürecinde yazar isterse makalesini geri çekme hakkına sahiptir. Ancak bu durumu dergiye bildirmesi gerekir. Makale gönderim tarihinden makalenin yayına kabul tarihine kadar tüm bu işlemler için ortalama 3 aylık bir süre öngörülmektedir.