Mevcut ataerkil yapının kadını ve doğayı eşzamanlı olarak sömürmesi feministler tarafından eleştirilmekte, kadın ve doğanın bu eril tahakkümden birlikte kurtulabilmesi için çeşitli çözüm önerileri üretilmektedir. 1970’li yıllarda artan çevreci hareketler ve ortaya çıkan 2. dalga feminist hareketlerin etkisiyle bir sentez oluşturulmuş ve ekofeminist anlayış ortaya çıkmıştır. Kadının ve doğanın ortak sömürüsünden adil, toplumsal cinsiyete dayanmayan eşitlikçi bir anlayışla kurtulabilmenin mümkün olduğunu düşünen ekofeminist hareket, toplumsal yapının ve düzenin yeniden tesis edilmesi gerektiğini varsaymaktadır. Bu bağlamda çeşitli öneriler sunulmaktadır. Bunlardan bir tanesi de ataerkilliğin tahakkümüne karşı kabile kültürü yahut anaerkil bir yapı ya da daha evrenselci yaklaşımdır. Böylelikle mevcut eşitsizliklerin ortadan kaldırılabileceği düşünülmektedir. Buradan hareketle çalışmada eski Türklerde kadın ve doğa ilişkisi incelenecek ve mevcut ataerkil yapının ürettiği eşitsiz ilişkilerin sonlandırılabileceğine olan varsayımla hareket ederek, kadın ve doğa arasındaki ilişkinin yeniden kurgulanmasına ya da anlamlandırılmasına alternatif öneriler üretilmeye çalışılacaktır.
Günümüz toplumunda hayatın her alanına hâkim olan eril bakış açısının temellerini anlamak için, eski dönemin kadına ve doğaya dair hâkim düşüncesini anlamak gerekmektedir. Kadın ve doğa arasındaki ilişki genel olarak kadının doğurganlığı üzerinden kurulmaktadır. Yeryüzü de doğurganlığı sebebiyle dişil özelliklerle tanımlanmakta, bu durum da kadın ve doğa arasındaki bağı güçlendirmektedir. Kadın “şefkatli, fedakâr, şiddet karşıtı, duygusal” olarak kabul edilmektedir. Kadının doğurganlığı ve bu özellikleri onu doğayla uyumlu ve benzer hale getirmektedir. Kadın da tıpkı doğa gibi bir canlı üretmekte ve onun hayatta kalabilmesi için gerekli özveriyi göstermektedir. Geleneksel toplumlara bakıldığında kadın, kendisi ve ailesi için ihtiyacı olanı temin edebilmek için doğayla uyumlu bir biçimde hareket etmekte, ona saygı göstermektedir. Bu bağlamda var olan toplumsal problemleri çözmek amacıyla geçmişin izlerini sürmek işe yarar niteliktedir. Eski Türklerde var olan toplumsal ilişkilere yönelik eşitlikçi anlayış, kadına bakış, doğa sevgisi, doğayla iç içe geçmişlik, en önemlisi doğanın bir parçası olduğunu kabul ve ona uygun davranma şekli günümüzün toplumsal, ekolojik problemlerini çözmek açısından oldukça önemli bir yol göstericidir.
Kadın-Doğa İlişkisi Ekofeminizm Ataerkillik Eski Türk Toplumu
The simultaneous exploitation of women and nature by the existing patriarchal structure has been criticized by feminists, and various solutions have been proposed so that women and nature can get rid of this masculine domination together. In the 1970s, a synthesis was formed and an ecofeminist understanding emerged with the influence of the increasing environmental movements and the emerging 2nd wave feminist movements. The ecofeminist movement, which thinks that it is possible to get rid of the common exploitation of women and nature with a fair and egalitarian understanding that is not based on gender, assumes that the social structure and order should be re-established. In this context, various suggestions are offered. One of them is tribal culture or a matriarchal structure or a more universalist approach to the domination of patriarchy. Thus, it is thought that existing inequalities can be eliminated. From this point of view, in this study, the relationship between women and nature in the ancient Turks will be examined. Acting on the assumption that the unequal relations produced by the current patriarchal structure can be ended and for the reconstructing or making sense of the relationship between women and nature will be tried to be produced alternative suggestions.
In order to understand the foundations of the masculine point of view that dominates all areas of life in today's society, it is necessary to understand the dominant thought of the ancient period about women and nature. The relationship between women and nature is generally based on the fertility of women. The earth is also defined by feminine characteristics due to its fertility, which strengthens the bond between woman and nature. Women are considered to be “compassionate, altruistic, non-violent, emotional”. Woman's fertility and these features make her compatible and similar to nature. Just like nature, woman produces a living thing and shows the necessary dedication for its survival. When we look at traditional societies, women act in harmony with nature in order to provide what they need for herself and her family, and respect it. In this context, it is useful to follow the traces of the past in order to solve the existing social problems. The egalitarian understanding of the social relations existing in the ancient Turks, the perception of women in society, the love of nature, the intertwining with nature are very important guides in order to solve today's social and ecological problems.
Woman-Nature Relationship Ecofeminism Patriarchy Ancient Turkish Society
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2022 |
Gönderilme Tarihi | 12 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 2 Sayı: 2 |