Klâsik
Türk Mûsikîsi’nin çağlardan beri devam eden gelişimi doğrultusundaki sürece ve
bugün bizlere bıraktığı mirasa bakılacak olursa gerek makam, gerek usûl, gerek
form, gerekse eser çeşitliliği açısından kültür hazinemizi oluşturan en önemli
yapı taşlarından biri olduğu kanısına varmak güç olmayacaktır. Bu hazine,
geçmişten yadigâr kalması münasebetiyle korumak yükümlülüğü taşıdığımız adeta
asırlık bir ağaç durumundadır. Kökleri asırlar öncesinde oluşmaya başlamış;
ezgi, usûl ve güfte unsurlarının birbirleriyle olan münasebetleri doğrultusunda
her türlü sosyal olgunun tesiri ile gövdesi bir forma kavuşmuş; nihayetinde
ortaya çıkan eserler de ağacın taç kısmını oluşturmuştur. Bir başka deyişle bu
değişken etkenlerin belirlediği rota; mûsikîmizin sözlü-sözsüz, dinî-din dışı
mûsikî olarak iki şekilde tanımlayabileceğimiz ana formlarının alt bölümlere
ayrılmasında etken olmuştur.
Bu
araştırmada; bestekârlarımız tarafından rağbet görmüş olması ve örneklerinin
üzerinde araştırma yapmaya değer nicelikte olması bakımından önem arz eden
Yürük Semâî formu, bestekârlarımızdan Tab’î Mustafa Efendi’ye ait örnekleri
üzerinden analiz edilmiştir. Bu analiz gerekliliği de eldeki kaynaklarda
formlar hakkında yapılmış çalışmaların hep ezgi unsurunun dikkate alınarak
yapılmış olması, sözlü gelenek üzerine kurulmuş olan mûsikîmizin temelindeki
söz unsurunun göz ardı edilmiş olmasından doğmuştur.
Yapılan
analizde Doç Dr. Serda Türkel OTER’in önerdiği, mevcut kaynaklarda var olan
analiz yöntemlerinin geliştirilmesi ve güfte unsurunun ön planda tutulması
esasına dayalı bir yöntem kullanılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Nisan 2020 |
Kabul Tarihi | 7 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 5 Sayı: 9 |