Çağlar boyunca sinema, insanla ilişkili olmuştur. Sinema, kentsel uygarlıkla gelişmiştir. Paris’te ilk yüksek sosyeteye hizmet veren sinema salonları, daha sonra her kesime ve coğrafyaya yayılmıştır. Modern hayat deneyimleri ile beslenen sinema, seyirciye aslında dönemin sosyo-kültürel yapısından da kesitler sunmaktadır. Bu yeni gerçeklik karşısında uyumsuz birey imgesi aslında yeni dünyaya karşı olan korkunun dışa vurumudur. 20. Yüzyılda II. Dünya savaşının sonunda yaşanan travmalar, iç hesaplaşmalar ve şehirlerdeki ekonomik buhranlar sinemayı da etkilemiştir. 1980 sonrası ise küreselleşen dünya düzeni yeni bir orta sınıf kavramını ortaya çıkarmıştır. Beyaz Yakalılar olarak adlandırılan bu orta sınıf acımasız, rekabetçi ve hazcı oluşuyla yönetmenlerin ilgisini çekmiştir. Her şeyi tüketen ve hızlı yaşayan bu kesim gerek gerçek hayatta gerek filmlerdeki sonu hazin olmuştur. Madde kullanımı ve yoğun alkol kullanımı da eklenince çoğu filmdeki beyaz yakalı karakter filmin sonunda ya intihar etmiş ya da tamamen dibe vurmuştur. Günümüzde ise toplum kavramının değişmesi, her şeyin sanal olarak nerdeyse halledilmesi (Enformasyon Toplumu) yönetmenlerin günümüz bireyini çok farklı noktalardan ele almasına sebep olmuştur. Modern bireydeki yalnızlık teması çok farklı şekillerde filmlerde de işlenmiştir. Özellikle bu dönem filmlerimde teknoloji, sosyal medya, birey üçgeninde olaylar gelişmektedir. Çalışmada kronolojik sıralama ile dönem dönem birey, mekan ve sinema ilişkisi irdelenmiştir. Bu bağlamda makalede geçmişten günümüze modern birey imgesinin sorunları örnek filmlerle ele alınarak ve sine-sosyolojik bağlamda incelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Ağustos 2021 |
Kabul Tarihi | 16 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 13 |