Öz
Batı dillerinde “yüzyılın sonu”na işaret eden Fransızca kökenli Fin de Siècle teriminden hareketle yaygınlaşan “yüzyıl dönümü” kavramı, Rus edebiyat teorisinde, yine “yüzyılın sonu” anlamına gelen konets veka [конец века] terimiyle karşılanır. Kavram, Rus edebiyatının Gümüş Çağı olarak adlandırılan ve farklı araştırmacılarca değişken yıllara tarihlendirilmekle beraber, yaklaşık olarak 19. yüzyılın son on yılından 20. yüzyılın ilk çeyreğine dek sürdüğü kabul edilen sanatsal ve düşünsel yaratı sürecinin de genel ilkelerini belirler. Bu çalışmada, Gümüş Çağ edebiyatının önemli temsilcilerinden Zinaida Nikolayevna Gippius’un Kurmaca: Bir Akşam Hikâyesi [Вымысел: Вечерний рассказ] adlı eseri incelenir. Çalışmada, yazarın yüzyıl dönümü Rus edebiyatında sıklıkla tartışılan “özgür irade” sorununa yönelik türler ve metinler arası yaklaşımının, çağın karamsar ruhuna uygun düştüğü gözlemlenen Gotik perspektif yardımıyla değerlendirilmesi amaçlanır. İ. A. Pankeyev’in 2009 yılında yayımlanan Gümüş Çağ Gotik Nesri [Готическая проза Серебряного века] adlı derlemesinde kendine yer bulan eser, adını Gotik edebiyatta sıklıkla başvurulan bir öyküleme yöntemi olan “akşam/gece hikâyesi” anlatma geleneğinden alır. Binbir Gece Masalları’ndan Batı edebiyatına ve romantizm üzerinden Rus edebiyatına sirayet eden bu gelenek, Gümüş Çağ’da benimsenen karanlık imgelemin yansıtılmasına elverişli bir zemin hazırlar. Gecenin ilerleyen saatlerine dek birbirlerine gizemli rivayetler anlatan kurmaca karakterlerin bir araya geldiği akşam toplantılarına hâkim olan tekinsizlik duygusu, metinlere Gotik bir atmosfer bahşeder. Bu çalışmada, Gippius’un “akşam hikâyelerine” getirdiği yorum motif merkezli inceleme yöntemiyle okunur ve Gümüş Çağ nesrinin, literatüre son dönemde kazandırılan Yüzyıl Dönümü Gotiği [Fin de Siècle Gothic] ile alacakaranlık bir motifler dünyası paylaştığı ortaya konulur. Nitekim yüzyıl dönümünde bilimsel gelişmeler yaşamı kolaylaştırırken; teknolojik yeniliklerin ayak uydurulması zor ve kaygı verici bir süratle ilerlemesi, halkların savaşlar silsilesi altında sömürülmesi ve hızlı kentleşmenin yabancılaşma duygusunu harekete geçirmesi, toplumları belirsizliğe sürükler. Çalışmada, Gümüş Çağ nesrinin söz konusu zorlayıcı koşulların yarattığı müphem atmosferden beslenerek serpildiği ve bu gelişimin Kurmaca: Bir Akşam Hikâyesi’nde Gotik motifler yoluyla işlendiği sonucuna erişilir.