ÖZET
Edebi eser; örf, adet, gelenek ve
göreneklerin (kültür ve medeniyet) tarih süreci içerisinde meydana getirmiş
oldukları sözlü ve yazılı ürünleri yeniden ele alıp işleme, yerel ve yöresel
tasvirlerle renklendirilmiş olana kendi rengini katma; kelimeleri sıradanlıktan
çıkararak yeni bir aydınlığa kavuşturma misyonunu üstlenmiştir. Bu yönüyle edebiyat/edebi
eser, kurgusal dünyanın kurmaca kahramanlarına ait içselliğin öylesinelik
atmosferinde derinlemesine analiz edildiği, anlatıcı tarafından kurmaca
karakterlerin içsellikleri ve akılndan geçirdiklerinin en iyi bir biçimde dile
getirildiği yegâne iletişim aracı ve diplomasi dilidir. Bir başka yönüyle de dışsallığı içselliğe dönüştüren ve bu dönüşümü kendi
içtenliği içerisinde ifade eden kurgusal bir söyleyiş biçimidir. Aslında
içsellik ifade-i meram noktasında siyasetin ta kendisidir. Kurgusal âlemin
içine işlenmiş/gizlenmiş olan ideolojiyi olumlama/karşı koyma teknikleriyle
biçimlenmiş olan edebi eserler genel itibariyle siyasal erkin karşısına özgün
bir içsellik ve benlik ile çıkar ki sanatçı bunu yapmakla aslında kendi bakış
açısı ve siyasetini ortaya koymuş olur. Bu durum aynı zamanda içselliğin/içtenliğin/ben’in
ortaya konuluş yönüyle bir tür siyaset olduğunun da açık edilişidir.
Her edebi eser yeni bir ben, yeni bir
kimlik ve bu kimliğin dili bağlamında yeni bir içsellik arayışıdır. Bu içsellik
toplum tarafından kabul görmüş, üzerinde söz birliği edilmiş, ortak dil, tarih
ve ahlak sistemine entegre olmuş bir sıradanlık içermeyip derlediği doneleri analizlerle
parçalayan veya özgün sentezlerle kendilik kalıbına oturtan bir “Özben” ruhudur.
Ancak Burjuva toplumları ile tiranik rejim ortamlarında resmi ideolojinin
baskısı dışsalın içsele dönüşümünü hızlandırırken içsel söylemin dışsal söyleme
dönüşmesini zorlaştırır ve bu iki söylem arasında birtakım çelişkilerin ortaya
çıkmasına neden olur. Yazar söz konusu çelişkiyi aşmaya yönelik ya kendi iç söylemine
sansür uygular ya da söz çeperlerini kırarak bir başkaldırıya imza atar ki bu
psikolojik baskı espri ve dil sürçmelerini de içine alan birtakım söylemsel
patolojik formülasyonların ortaya çıkmasına yol açar. Bu formülasyonlar ise söz akışıyla ilintili olmak üzere
yer yer motif ve sembollerle özdeşleşir. Aynı zamanda üslup ve estetiğin bir
gereği olarak arketipsel imgelerle bir bütünlük sağlayarak söyleyişe farklı bir
söz zenginliği/güzelliği ve ifade özgürlüğü kazandırmış olurlar.
Bu özgün söz zenginliği, ifade özgürlüğü ve
güzelliğini esas alan Aytmatov, anlatılarına bu zenginlik ve özgürlüğü katmak; orijinalite
ve kendilik kazandırmak amacıyla ait olduğu coğrafyanın milli-manevî
dinamiklerine yönelmiştir. Milli hafızanın temel taşlarını oluşturan destan,
legenda, efsane, masal, öykü ve türküleri kendine özgürlük ve özgünlük kaynağı
olarak seçen yazar, bu kaynaklara ait geleneksel içselliği kendi içselliği ile
sentezleyerek içsel romantizmi özgünleştirmiştir. Ayrıca yazar bu içsel
romantizmi estetiğin görsel zenginliği ile mezcederek Kırgız-Türk kültür ve
medeniyetini, sosyo-psikolojik duyuş ve anlayış biçimlerini evrensel bir boyuta
yükseltmiştir. Kendi özgün içselini keşfetmiş olan yazar aynı zamanda kendi
özgün dil ve söyleyişini de keşfetmiş olduğundan resmi dili kurgulayan hâkim
iktidar (sistem ve tiranları) ile de hesaplaşma güç ve kudretini elde etmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2019 |
Kabul Tarihi | 1 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |