Nietzsche (1844-
1900) kendisini filozoflar içinde ilk
psikolog olarak tanımlar; bu tavrı ile şüphesiz Freud’un ve psikanalizin
yolunu açan kişi olmuştur. Var oluşu reddeden ve hakikatin sağlamlığına iman
eden Nietzsche kendisine kavramlardan bir dünya inşa eder. Bu dünyada yalnız
bir savaşçı olarak uzun uzun yargıladıkları arasında Tanrı’yı ölüme hapsetmekle
yaratıcılık üstüne de bir hükme varmış olur. Daha doğrusu onun temel problemi
yoktan var etmek ile yeniden biçimlendirmek arasındaki süreç ve bunun ters
(yahut en azından yanlış) anlaşılmasıdır. Metaforun bu kendi gerçeğini oluşturma refleksi Nietzsche’nin (tabiri caizse)
cinlerini tepesine çıkarır. Metafor kapatan, yanıltan, büken ve örten yapısı
ile kurmaca içinde sahtenin ve yanlışın sembolüdür onun için.
Tam
olarak ne denildiğini anlaşılmaz kılan metaforik yapı kafa karıştırıcı,
gereksiz, anlamsız, engelleyici bir gösteriş budalalığı mıdır; yoksa okuru
zorlayan, idrak sınırlarında gezinen, ufuk açıcı ve metnin yeniden yorumlanması
(ve hatta ölümsüzlüğünü) teminat altına alan bir sistem midir? Metaforik
muhalefetin kanaatimizce en belirgin isimlerinden olan Nietzsche’nin, Hobbes’un
ve Locke’un muhalif tavırlarını merkeze alıp birbiri ile muhteva ve metaforik
yapı bakımından farklılık arz eden Yaşar Kemâl’in Yatak ve Nezihe Meriç’in
Susuz hikâyelerini mukayese etmek ile reaksiyon’un çerçevesi ana hatları ile
çizilmiş olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Mayıs 2019 |
Kabul Tarihi | 15 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 7 Sayı: 18 |