Yapısalcılığın kökenleri kimi akademisyenlere göre Platon ve Aristoteles’e kadar götürülebilir.
Tom Bottomore ve Robert Nisbet’in de aralarında bulunduğu bu isimlere
göre insan eylemleri, düşünceleri ve sosyal deneyimlerine dair duyu verilerine temel
oluşturacak yapılar bulmaya yönelik her düşünsel yaklaşım yapısalcı öğeler barındırır.
Bu anlamıyla yapısalcılık, Batı Felsefesi’ nde başından beri varsa da bu kurucu yapıları
düşüncenin merkezine alan ve bu yaklaşımı sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında kullanmaya
yönelik girişimler 19.yy’da başlamıştır. 20. yüzyılda ise yapısalcılığın önemi
artmakla birlikte uygulama alanı da çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Kuşkusuz bu
tarihsel bütünlüğü içinde yapısalcılığı ele almak bir makaleyle mümkün değildir. Bu
çalışmada, yapısalcılığın özgün varsayımları, tarihi ve bu tarihi belirlemeye yönelik tartışmalar
kısaca değerlendirilecek ve yapısalcı ve post-yapısalcı dil felsefesi ana hatlarıyla
ele alınmaktadır. Ayrıca, yapısalcılığın belirli bir metodolojiden ziyade bir düşünce
biçimi olduğu ve bu düşünce biçiminin içinde bulunduğumuz postmodern dönemde
önemli imkanlar barındırdığını ortaya koymak da makalenin temel amaçlarındandır.
Yapısalcılık Dil felsefesi Saussure Derrida Postyapısalcılık
Scholars like Tom Battomore and Robert Nisbet argue that the origins of structuralism
can be traced back to the Plato and Aristotle. According to them, any intellectual
approach that tries to find some grounding structures for human actions, thoughts
and social experiences, contains structural elements. In this sense, structuralism has
been in the western philosophy since its beginnings. But, initiatives that put these
founding structures at the centre of human thought and use this approach in various
areas of social sciences began mostly in the 19th century; and continued to increase
in the 20th century. As a matter of fact, it is impossible in an article to address
structuralism in this historical unity. Rather, we will try to briefly summarise its main
arguments, history and discussions around it and then handle structuralist language
philosophy with its basic characteristics. It has been tried to reveal that structuralism
is a mode of thought rather than a specific methodology. In addition to this, it is
aimed to show that structuralism as a mode of thought and an approach to language
is still an important and unique school of thought with new possibilities, especially
in the postmodern era that we live in.
Structuralism language philosophy Saussure Derrida post-structuralism
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 15 Eylül 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 4 |
Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (AKSOS)