Philosophically, modernization, which could be traced back to the founding fathers of Western modernity such as Descartes and Kant, remains one of the most intriguing topics in intellectual discourse even centuries later. The debate has now moved from general discussions to focusing on the independent modernization experiences of different societies. At this point, accompanied by the great transformations of Turkish political and social life, Turkish modernization, beginning with the Tanzimat and continuing through the Constitutional Era and the Republic, has been perceived by various Turkish intellectuals as either a savior, a problem, or a result. The periods in which Turkish modernization became a focal point in intellectual reflections coincide with the times when the consequences of the industrial revolution, economic growth, military advancements, political developments, and changes were strongly felt. Ziya Gökalp, who was born in the year of the declaration of the First Constitutional Monarchy and passed away shortly after the proclamation of the Republic, shaped his intellectual identity amidst these discussions. Although 'modernization' appears as a key concept in Ziya Gökalp's work, he does not share the same opinion as many other thinkers who argue that we should completely turn our direction and intellectual outlook towards the West. In our study, we will explore Ziya Gökalp's views with the understanding that, despite the emotional and intellectual turmoil of his time, he was able to develop an original approach and open the door to the possibility of an independent and original Turkish philosophy. After presenting Ziya Gökalp's ideas, the main focus of our modest study will be an evaluation of whether his intellectual performance can indeed be considered the precursor to a truly philosophical and original tradition of thought.
Ziya Gökalp National Philosophy Modernization Civilisation Culture
Felsefi olarak, Batı modernleşmesinin kurucu babaları olarak görülebilecek Descartes ve Kant'tan yüzyıllar sonra hala, modernleşme; ilmi hayatın en dikkat çekici konularından biri olmaya devam etmektedir. Artık tartışma, genelden özele hareket etmiş ve toplumların müstakil modernleşme serüvenlerine odaklanmıştır. Bu noktada Türk modernleşmesi, Tanzimat'tan başlayarak, Meşrutiyet ve Cumhuriyet ile devam eden, Türk siyasal ve sosyal hayatının büyük dönüşümlerinin eşliğinde; Türk aydınlarının bazılarınca bir kurtarıcı, bazılarınca bir sorun, bazılarınca da bir sonuç olarak görülmüştür. Türk modernleşmesinin, entelektüellerin mütalaalarında yer edip yoğunlaştığı dönemler, aynı zamanda sanayi inkılabı, ekonomik büyüme, askeri sıçramalar, siyasi gelişmeler ve değişimlerin sonuçlarının hissedildiği dönemlerle paralellik gösterir. I. Meşrutiyetin ilan edildiği yıl dünyaya gelen ve Cumhuriyetin ilanından hemen sonra hayata gözlerini kapayan Ziya Gökalp ise tam bu tartışmaların ortasında, ilmi kişiliğini oluşturmuştur. Ziya Gökalp'te 'muasırlaşmak' çok temel bir kavram olarak karşımıza çıksa da o, istikametimizi ve fikriyatımızı tümüyle Batı'ya çevirmemiz gerektiğini savunan birçok fikir insanıyla aynı kanıyı taşımaz. Biz de çalışmamızda, Ziya Gökalp'in; yaşadığı dönemin duygu ve düşünce karmaşasında boğulmadan, özgün bir yaklaşım geliştirebildiği düşüncesi ve müstakil ve orijinal bir Türk felsefesinin olanağına kapı araladığı sezisiyle, görüşlerini ele alacağız. Ziya Gökalp'in görüşlerini serimledikten sonra, ortaya koyduğu düşünsel performansın, gerçekten felsefi ve gerçekten özgün bir düşünce geleneğinin önceli olup olmadığı değerlendirmesi; mütevazı çalışmamızın odağını teşkil edecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 14 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.