Türkiye’de Kur’ân öğretimi, onun dili olan Arapçadan bağımsız bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Kur’ân öğretimi genele hitap eden bir süreç iken Arapça öğretimi sadece belli kesimlerin tercihiyle sınırlı kalmaktadır. Küçük yaşta Kur’ân öğrenen çocukların bir kısmı yıllar sonra Arapça öğrenmek için yeni bir başlangıç yapmaktadırlar. Bu iki öğretiminin birbirinden kopuk olması, dil öğretiminde ve Kur’ân bilincinin oluşmasında görülen bazı sorunların da kaynağıdır. Makale Arapça öğretiminin, Kur’ân öğretiminin ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi gerektiğini iddia etmekte ve erken yaşta başlayan Kur’ân öğretiminin Arapça öğretimiyle birlikte yapılmasını önermektedir. Makalenin problem olarak gördüğü şey, Kur’ân öğretiminin Arapça öğrenmeye ihtiyaç duymayan geleneksel yapısıdır. Bu geleneksel yapı, Kur’ân okumayı, anlamaksızın ve sadece lafzının telaffuz edilmesiyle icra edilmesi mümkün olan bir eylem olarak görmekte, Kur’ân’ın lafzıyla manasını iki ayrı yerde konumlandırmaktadır. Türkiye’de her iki öğretimin ıslah edilmesine yönelik çalışmalar yapılmış ancak bu ikisini birleştirme şeklinde henüz bir çalışma yapılmamıştır. Çalışmada Arapça öğretiminin sorunlarıyla Kur’ân öğretiminin sorunları karşılaştırıldıktan sonra, bu iki öğretimin ayrılmazlığı ilkesine vurgu yapılmış, ardından bu ikisinin nasıl birleştirilebileceğine dair bir teklif sunulmuştur. Makalenin teorik temellerinden biri de Kur’ân’ın lafzıyla manasının birbirini gerektiren ve birbirinden ayrılmayan iki unsur oluşudur. Türkiye’de çocuk yaşta Kur’ân okumayı öğrenen veya onu baştan sona ezberleyen kişilerin daha sonra Arapça öğrenmekte zorlanması da lafzıyla mananın birbirinden koparıldığı bu öğretim sürecinin psikolojik bir yansıması olarak makaledeki tezin dayandığı temellerden birini oluşturmaktadır.
Çalışmada varılan sonuçlara göre, böyle bir Arapça öğretiminin gerekli görülmesi her şeyden önce bir zihniyet değişimini de gerektirmektedir. Buna göre Arapça öğretimi hem Kur’ân dili olması hem de en önemli dünya dillerinden biri olması hasebiyle birinci derecede önemsenmelidir. Arapçanın önemli bir yabancı dil olarak öğrenilmesi gerektiğine olan inanç, aynı zamanda diğer Müslüman toplumlarla iletişim kurma imkanını da içinde barındırmaktadır. İki öğretimin başlangıçtan itibaren birleştirilmesi, yüzde yüz bir birleştirme olmayıp, kesişen noktalarından birleşen, birbiriyle iç içe girmiş ve birbirini besleyen türden bir birleştirmedir. Çalışmada teklif edilen öğretim, şimdilik okulöncesi merhalesini kapsamakta, daha doğrusu bu merhaleden başlatılmaktadır. Bu çerçevedeki Arapça öğretimi, tüm dil becerilerini kapsayan bir öğretim olmalıdır. Anadili Arapça olan veya Arapçayı anadili kadar bilen öğretmenlerce verilecek bu öğretim harflerin telaffuzu, kelimelerin okunuşu ve yazılışıyla başlar. Kelime-görsel eşleştirmesiyle Arapça kelimeler öğrenilirken, basit diyaloglarla konuşma becerisine geçiş yapılır. Görsel ve işitsel materyallerle bu öğretim desteklenir. Kur’ân öğretimi ilk önce okulöncesi dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından başlatıldığı için, teklif edilen öğretim de yine Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından üstlenilebilir, ancak bu öğretim Millî Eğitim Bakanlığı’nın programlarıyla de koordineli olmalıdır. Bu öğretime uygun ders ve uygulama kitapları hazırlanmalı ve bu öğretimin başlangıcını kesinlikle okulöncesi formasyonu almış öğretmenler icra etmelidir. Okulöncesinden başlayıp lise ve üniversite merhaleleri de olabilecek şekilde planlanması gereken bu öğretimde, gramer doğrudan verilmez. Ancak lise seviyesinden itibaren basitleştirilmiş gramer verilebilir. Başlangıç seviyesi Arapça öğretiminde eğitim dili Arapça iken Kur’ân öğretiminde Türkçe kullanılır. Böylece Kur’ân’ı ve klasik İslami metinleri özgün metinlerinden okuyup anlayabilen ve aynı zamanda bir iletişim dili olarak Arapçayı tüm dil becerileriyle birlikte kullanabilen bir nesil yetişmesi mümkün hale gelir. Bu yöntemin zaman ve emek israfının önüne geçeceği, Arapça öğretimindeki bazı sorunları ve önyargıları da çözüme kavuşturacağı beklenmektedir.
Arapça öğretimi Kur’ân öğretimi Okulöncesi İslâmî ilimler Yabancı dil olarak Arapça
In Turkey, Quran education is carried out independently of its language, Arabic. While Quran education is a process aimed at the general public, Arabic education remains limited to the preference of certain groups. Some children who learn the Quran at a young age later start learning Arabic anew. The disconnection between these two types of education is one of the sources of the issues observed in language teaching and the development of Quranic awareness. The article argues that Arabic education should be seen as an inseparable part of Quran education and proposes that Quran education, which starts at an early age, should be conducted alongside Arabic education. The issue identified by the article is the traditional structure of Quran education, which does not require learning Arabic. This traditional structure views Quran recitation as an act that can be performed without understanding, merely by pronouncing its words, positioning the literal text of the Quran and its meaning as separate entities. In Turkey, efforts have been made to reform both types of education, but no work has yet been done to integrate the two. After comparing the issues of Arabic education with those of Quran education, the study emphasizes the principle of the inseparability of these two types of education and then presents a proposal on how they can be integrated. One of the theoretical foundations of the article is that the literal text and the meaning of the Quran are two interconnected and inseparable elements. In Turkey, the difficulty faced by individuals who learn Quran recitation at a young age or memorize it from start to finish in later learning Arabic is one of the psychological reflections of the teaching process in which the literal text and meaning are separated, forming one of the foundations of the thesis presented in the article.
According to the conclusions reached in the study, the necessity of such Arabic education primarily requires a change in mindset. Accordingly, Arabic education should be given primary importance, both because it is the language of the Quran and because it is one of the most important world languages. The belief that Arabic should be learned as an important foreign language also encompasses the opportunity to communicate with other Muslim communities. The integration of the two types of education from the outset is not a complete merger, but rather a combination that intersects at certain points, is intertwined, and nourishes each other. The proposed method of education in the study currently covers the preschool stage, or more precisely, it begins at this stage. Arabic education within this framework should encompass all language skills. This instruction, provided by teachers who are either native Arabic speakers or proficient in Arabic to the level of a native speaker, begins with the pronunciation of letters, the reading, and writing of words. While learning Arabic words through word-visual associations, the transition to speaking skills is made through simple dialogues. This instruction is supported by visual and auditory materials. Since Quran education is initially introduced by the Presidency of Religious Affairs (Diyanet İşleri Başkanlığı) during the preschool period, the proposed instruction could also be undertaken by the Presidency of Religious Affairs. However, this education must be coordinated with the programs of the Ministry of National Education. Appropriate textbooks and practice materials should be developed for this instruction, and the teachers who implement this education must definitely have received preschool teacher training. In this education, which should be planned to start from preschool and potentially continue through high school and university levels, grammar is not taught directly. However, simplified grammar can be introduced starting from the high school level. While the language of instruction in beginner Arabic education is Arabic, Turkish is used in Quran education. Thus, it becomes possible to raise a generation that can read and understand the Quran and classical Islamic texts in their original form, while also using Arabic as a communication language with all language skills. It is expected that this method will prevent the waste of time and effort, and resolve some of the issues and prejudices in Arabic education.
Arabic teaching Qur Preschool Islamic sciences Arabic as a foreign language
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arap Dili ve Belagatı |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 8 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 10 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 24 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.