İslam hukukunun dinamik karakterini yansıtan “ezmânın teğayyürüyle ahkâmın teğayyürü inkâr olunamaz” prensibi, fıkhın en temel ilkelerinden biridir. Bu çalışma, söz konusu ilkenin yalnızca teorik değil, aynı zamanda pratik düzeydeki yansımalarını ortaya koymayı amaçlamakta; bu çerçevede Hanefî fıkhının klasik metinlerinden el-Vikâye üzerine farklı dönemlerde yazılmış iki şerhin “kitâbü’l-kerâhe” bölümlerini karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Çalışmanın odağında, Sadrüşşerîa es-Sânî’nin 14. yüzyıl Mâverâünnehir geleneğini temsil eden Şerhu’l-Vikâye adlı eseri ile Amasyalı fakih Muslihuddîn Musa’nın 16. yüzyıl Osmanlı fıkıh anlayışını yansıtan Mahzenü’l-fıkh’ı yer almaktadır. İki asır arayla kaleme alınmış bu metinler arasındaki metodolojik, yapısal ve içeriksel farklılıklar, fıkhın tarihsel seyir içerisindeki dönüşümünü takip etmek açısından özgün ve birincil birer kaynak niteliği taşımaktadır.
Karşılaştırmalı analiz sonuçları, Sadrüşşerîa'nın geleneksel şerh metodolojisine bağlı kaldığını göstermektedir. Onun yaklaşımı; metne sadakat, teorik tartışmaların öne çıkarılması ve mezhep içi görüş ayrılıklarının sistematik biçimde sunulması esasına dayanan klasik bir karakter taşımaktadır. Buna karşılık Muslihuddîn Musa, aslî metni yalnızca bir çerçeve olarak kullanmakta ve onu kapsamlı, uygulamaya dönük bir rehbere dönüştürmeyi hedeflemektedir. Mahzenü’l-fıkh’ta en belirgin biçimde gözlemlenen fark, fıkhın kapsamının geleneksel hukuki normların ötesine geçerek yeni alanları kuşatmasıdır. Eser; yol ve hamam âdâbından siyasî etik meselelerine, cerrahî müdahalelerden sosyal davranış kodlarına kadar geniş bir yelpazeyi fıkhın gündemine dâhil etmektedir. Bu yaklaşım, fıkhın hem alanını hem de işlevini derinlemesine dönüştürmektedir. İncelenen iki şerh arasındaki ayrımlar yalnızca üslup ya da ayrıntı düzeyinde kalmamakta; fıkhın amacı, kapsamı ve toplumsal işlevine dair temel zihniyet farklarını da açık biçimde ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgular, fıkhın yaşayan ve her nesilde yeniden inşa edilen bir gelenek olduğunu; bu geleneğin, oluştuğu tarihsel, sosyal ve siyasal bağlamdan bağımsız değerlendirilemeyeceğini göstermektedir. Araştırma ayrıca, metinler düzeyindeki mikro analizlerin, fıkhın tarihsel ve toplumsal düzeyde dönüşmesini anlamak açısından ne derece açıklayıcı olabileceğini somut biçimde göstermektedir.
Fıkıh, el-Vikâye, Karşılaştırmalı Metin Tahlili, Şerh Geleneği, Kitâbu'l-Kerâhe
The principle that “The alteration of legal rulings due to the change of time is an established principle that cannot be denied” (ezmānın teğayyürüyle ahkāmın teğayyürü inkār olunamaz), which reflects the dynamic nature of Islamic law, constitutes one of the foundational principles of fiqh. This study aims to demonstrate its practical manifestations beyond mere theoretical articulation. Within this framework, it comparatively analyzes the kitāb al-karāhah (chapter on disliked acts) sections of two commentaries written in different periods on al-Wiqāyah, a seminal text in Ḥanafī fiqh. The analysis centers on Sharḥ al-Wiqāyah by Sadr al-Sharīʿa al-Thānī, representing the 14th-century Transoxianan tradition, and Maḥzan al-Fiqh by the Ottoman jurist Muṣliḥ al-Dīn Mūsā of Amasya, reflecting the 16th-century understanding of fiqh. Although written two centuries apart, these texts serve as original and primary sources for tracing the historical transformation of fiqh, particularly through their methodological, structural, and contextual differences. The results of the comparative analysis reveal that Sadr al-Sharīʿa adheres to the traditional methodology of commentary. His approach exhibits a classical pattern characterized by fidelity to the source text, an emphasis on theoretical discussions, and the systematic presentation of intra-school disagreements. In contrast, Muṣliḥ al-Dīn Mūsā employs the original text merely as a framework, aiming to transform it into a comprehensive, practice-oriented guide. The most distinctive feature of Maḥzan al-Fiqh is the expansion of the scope of fiqh beyond traditional legal norms to encompass new domains. The work encompasses a broad spectrum of topics within the fiqh agenda, ranging from the etiquette (ādāb) of the road and public baths to matters of political ethics, surgical interventions, and codes of social conduct. This approach profoundly transforms both the scope and function of fiqh. The distinctions between the two commentaries go beyond matters of style or detail; they also clearly reveal fundamental differences in mentality regarding the purpose, scope, and social function of fiqh. The findings demonstrate that fiqh is a living tradition, reconstructed in every generation, and that this tradition cannot be evaluated independently of the historical, social, and political context in which it is formed. The research also concretely demonstrates the explanatory power of micro-level textual analyses for understanding the historical and societal transformation of fiqh.
Fiqh al-Wiqāyah Comparative Textual Analysis Commentary Tradition Kitāb al-Karāhah
| Birincil Dil | İngilizce |
|---|---|
| Konular | İslam Araştırmaları (Diğer) |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 27 Kasım 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 27 Kasım 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 25 Temmuz 2025 |
| Kabul Tarihi | 9 Eylül 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 26 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal ile lisanslanmıştır.