Abû Barakât al-Nasafī’s work on Islamic legal methodology, titled Manâru’l-anwâr, has become arguably the most influential work of the Hanafi usûl al-fıqh literature in the contractor (post-classical) period. The work in question also has the distinction of being the last text written using the Hanafiyyun (Fuqahâ) method. The work, which is a kind of summary of the Usûls of Pazdavî and Sarakhshî, two Hanafi scholars of the classical period, was organized in accordance with Pazdavî's style and was composed according to the chapter- sections system. This work was taught as a textbook in madrasahs and many places in Islamic countries, and hundreds of summaries, commentaries, footnotes and translations were made on it. During the Ottoman period, which developed both the Balkans and Anatolia in terms of belief, culture, architecture, etc. during its nearly 600-year rule, the Bosnians, who continued to exist as a part of this empire for 400 years, and the scholars who grew up in that region, made efforts to combine Ottoman science and culture with their own local culture through scientific activities. In this context, in the 17th century, the scholar Hasan Kâfî Akhisârî, who lived in Bosnia and Herzegovina, which was an Ottoman land at the time, and grew up in that region, wrote a summary of the Manâru’l-anwâr in Arabic, called Samtu’l-Wusûl ilâ ilmi’l-usûl and then wrote a commentary on this summary, called Sharhu Samti’l-Wusûl ilâ ʿİlmi’l-Usûl. In the same period, the scholar from Amesia, Hızır b. Muhammad al-Amâsî, who lived in Anatolia, wrote a summary in Arabic called Ghusûnu’l-Usûl on Nasafî’s al-Manâr and he himself commented on this summary with Tehyîj-u Ghusûni’l-Usûl. This research aims to comparatively examine the similar and different aspects of these two commentaries on the same work from the 17th century Islamic world. In the research, firstly, the work titled “Manâr al-anwâr” which is about Nasafî and the science of usûl al-fıqh is introduced, after giving information about Akhisârî and Hızır b. Muhammad, general information is given about the commentaries of al-Manâr written by both authors. Subsequently, the commentaries of both authors were examined comparatively in terms of their sources, arrangement and subject classification, methodology, content, and approach to the topics, revealing the similarities and differences between the two works within the context of usûl al-fıqh methodology. The 17th century is often referred to as the "Period of Taqlid" in the literature in terms of the history of fıqh, but it seems that sufficient research has not been done on this period until recently. Comparative studies of this kind will help us to obtain more accurate information about the jurisprudential and methodological thought of that period. In addition, the comparative study of the two works in question, one written in Europe (Balkans) and the other in Anatolia, belonging to the same period and being commentaries on the same work, have a feature that fill the gap in the field in terms of revealing the reflections of the 17th century Hanafi usûl al-fıqh methodology and systematics in the East and West.
Usûl of Fıqh Commentaries of Manâru’l-anwâr Akhisârî Sharhu Samti’l-Wusûl Hızır b. Muhammad al-Amâsî Tehyîj-u Ghusûni’l-Usûl.
Ebu’l Berekât en-Nesefî’nin İslam hukuk metodolojisine dair Menâru’l-envâr isimli eseri müteahhirûn (klasik sonrası) dönemde Hanefî usûl-i fıkıh edebiyatının tartışmasız en etkili eseri olma hüviyetine sahip olmuştur. Söz konusu eser ayrıca Hanefiyyûn (Fukahâ) metodu ile kaleme alınmış son metin olma özelliğine sahiptir. Klasik dönem Hanefî fukahalarından Pezdevî ve Serahsî’nin Usûl’lerinin bir nevi özeti olma niteliğini taşıyan eserin konu tertibinde Pezdevî’nin tarzına bağlı kalınmış ve fasıl-bab sistemine göre oluşturulmuştur. Bu eser medreselerde ve İslâm beldelerinin birçok yerinde ders kitabı olarak okutulmuş ve üzerinde yüzlerce muhtasar, şerh, hâşiye ve tercüme faaliyetleri yapılmıştır. 600 yıla yakın hakimiyeti sürecinde gerek Balkanlar gerekse Anadolu’yu inanç, kültür, mimari vb. açılardan imar eden Osmanlı döneminde 400 yıl boyunca bu imparatorluğun bir parçası olarak varlığını sürdürmüş olan Boşnaklar ve o bölgede yetişen âlimler ilmî faaliyetler ve kendi yerel kültürleri ile Osmanlı ilim ve kültürünü birleştirme çabası içerisinde olmuşlardır. Bu minvalde 17. Yüzyılda o dönem Osmanlı toprakları olan Bosna-Hersek’te yaşayan ve o bölgede yetişen âlim Hasan Kâfî Akhisârî Menâru’l-envâr’a Arapça Semtu’l-Vüsûl ilâ ‘İlmi’l-Usûl isimli bir muhtasar yazmış ardından bu muhtasar üzerine Şerhu Semti’l-Vüsûl ilâ ‘İlmi’l-Usûl” isminde bir şerh kaleme almıştır. Aynı dönemde Anadolu’da yaşayan Amasyalı âlim Hızır b. Muhammed el-Amâsî de Nesefî’nin el-Mênâr’ı üzerine Arapça Gusûnü’l-Usûl” isimli bir muhtasar kaleme almış ve Tehyîc-u Gusûni’l-Usûl ile bu muhtasarını yine kendisi şerhetmiştir. Bu araştırmada 17. Yüzyıl İslâm dünyasının aynı esere dair kaleme alınmış olan bu iki şerhin benzer ve farklı yönlerinin mukayeseli olarak ele alınması amaçlanmıştır. Araştırmada öncelikle Nesefî ve usûl-i fıkıh ilmi ile ilgili olan Menâru’l-envâr isimli eseri tanıtılmış, Akhisârî ve Hızır b. Muhammed hakkında bilgilere yer verildikten sonra her iki müellifin kaleme aldıkları Menâr şerhleri hakkında genel bir bilgilendirme yapılmıştır. Ardından her iki müellifin şerhleri kaynakları, tertip ve konu tasnifi, yöntem (metod), muhtevâ (içerik) ve konuların ele alınış tarzları açılarından mukâyeseli bir şekilde ele alınarak usûl-i fıkıh metodolojisi bağlamında her iki eser arasındaki benzer ve farklı yönler ortaya konulmuştur. 17. Yüzyıl, fıkıh tarihi açısından literatürde daha çok “taklit dönemi” olarak isimlendirilmekte fakat yakın zamana kadar bu dönemle ilgili yeterli düzeyde araştırmalar yapılmadığı görülmektedir. Bu türden mukayeseli çalışmalar, o dönemin fıkıh ve usûl düşüncesi ile ilgili daha sağlıklı bilgilere ulaşmamıza yardımcı olacaktır. Ayrıca aynı döneme ait ve aynı eserin şerhleri olma özelliğine sahip biri Avrupa (Balkanlar) diğeri Anadolu’da kaleme alınmış söz konusu iki eserin mukayeseli bir şekilde ele alınması 17. Yüzyıl Hanefî usûl-i fıkıh metodolojisinin ve sistematiğinin doğu ile batıdaki yansımalarının ortaya konulması açısından alanda boşluğu doldurucu nitelikte bir özellik taşımaktadır.
| Birincil Dil | İngilizce |
|---|---|
| Konular | İslam Araştırmaları (Diğer) |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 27 Kasım 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 27 Kasım 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 1 Eylül 2025 |
| Kabul Tarihi | 30 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 26 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal ile lisanslanmıştır.