The question
of human agency has been one of the fundamental problems that concerned
scholars throughout history. This is testified by the observation that a rich
intellectual literature has accumulated on the issue in the course of time. In
the tradition of Islamic thought especially the Kalâm scholars appear to have
brought depth and breadth to the question within the possibilities of the
theological schools to which they belonged. Against the approach of the
Jabriyya that absolutely negated human free will, the Mu’tazila assigned a
broad room to human agency. This led the Ahl al-Sunna scholars to adopt a
synthesis between the two extremes. While the Ash’ari school, which embodies
prominent figures of Kalâm, has proposed solutions based on certain principles,
scholars of the Maturidi school appear to have pursued a perpetuated quest,
from the first period to the end. The Ottoman ulama, who were the Maturidis of
the later period, tried, in their newly composed risâlas, to develop
with fresh verifications the interpretations of their Maturidi predecessors.
Although the Maturidiyya continued to be the dominant thought, it is noteworthy
that some scholars in the Ottoman realm nevertheless composed works in the
Ash’ari line. In his Risâlat al-Irâdat al-Juz’iyya, which constitutes
the subject of this study, Abdurrahîm Fedâ’î Efendi, both a member of the ulema
and a sufi figure, levels harsh criticism from an essentially Ash’ari
perspective against contemporary Maturidi ulama’s understanding of irâda
juz’iyya. The identification of his critiques will contribute to our
apprehension of the nature of the deepening Maturidi-Ash’ari strife in the
later (muta’akhkhirîn) period on the question of human agency (irâda).
Abdurrahîm Fedâ’î Efendi Ottoman Ulama Aş’ariyya Maturidiyya particular will (Irâda Juz’iyya)
İnsan
fiilleri meselesinin tarihin her döneminde düşünürlerin ilgisini çekmiş en
önemli konulardan biri olduğu söylenebilir. Durum böyle olunca konuyla alakalı
tarihi süreçte zengin bir düşünce birikiminin oluştuğu görülmektedir. İslâm
düşüncesi özelinde konuya yaklaşıldığında ise özellikle kelâm âlimlerinin
mensup oldukları düşünce okullarının sağladığı imkânlar dairesince meseleyi
detaylarla derinleştiren düşünürler olduğu anlaşılmaktadır. Cebriyye’nin insan
irâdesini mutlak bir biçimde olumsuzlayan yaklaşımı karşısında Mu’tezile’nin
insana geniş bir alan tanıması, Ehl-i sünnet âlimlerini bu iki uç çizgi
arasında bir sentez arayışına sevketmiştir. Kelâm sahasının önemli
şahsiyetlerini bünyesinde barındıran Eş’ariyye belli esaslar çerçevesinde
çözümler sunarken, Mâtürîdiyye âlimlerinin ilk dönemden itibaren son döneme
kadar arayışlarını sürdürdükleri müşâhede edilmektedir. Son dönem Mâtürîdîler’i
olan Osmanlı ulemâsı selefleri olan Mâtürîdiler’in yorumlarını, kaleme
aldıkları risâle türü eserlerde yeni tâhkîklerle geliştirmeye çalışmışlardır.
Hâkim olan düşünce Mâtürîdiyye olsa da yine Osmanlı muhitindeki bazı âlimlerin
Eş’ariyye çizgisinde eserler verdikleri dikkat çekmektedir. Bu çalışmanın
konusu olan İrâde-i Cüz’iyye Risâlesi’nde ilmiye mensûbu olmanın yanında
aynı zamanda tasavvuf ehli olan Abdürrahîm Fedâî Efendi, esasen Eş’ariyye
perspektifinden son dönem Mâtürîdiyye âlimlerinin irâde-i cüz’iyye anlayışına
sert eleştiriler yöneltmektedir. Onun bu eleştirilerinin tespiti, müteahhirîn
dönemde irâde merkezinde derinleşen Mâtürîdiyye-Eş’ariyye ihtilâfının
mâhiyetinin anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Abdürrahîm Fedâî Efendi Osmanlı Ulemâsı Eş’ariyye Mâtürîdiyye İrâde-i Cüz’iyye
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 9 |
nnn