The phenomenon of nationalism, which emerged as a result of the French Revolution in 18th century Europe, led to the acceleration of archaeological excavations, which is the most important step in the search for the past, and the unearthing cultural remains of Ancient Greek and Roman civilizations. With the effect of the Grand Tour, which was organized in parallel with the developments in transportation after the Industrial Revolution, people had the opportunity to visit the geographies where their civilizations flourished and see the remains of Ancient Greek and Roman civilizations, which they regarded as their ancestors. In parallel with these developments, in the 18th century, Europeans began to prefer the advanced forms of Ancient Greece and Rome in architecture, depending on the fact of belonging to the origin. These practices have become an international style called "Neoclassicism" in the history of architecture and art, spreading not only in Europe, but also almost all over the world with the practices of Europeans.
In the 18th century, although this common heritage was still seen as a common value by some nations, in parallel with the effort of any nation to show itself as separate and superior to other nations, an attempt to go back to the past in architecture, to seek, evaluate and reveal its own self-formation is seen. In this case, the revealed style coincides with the nomenclature of "Neoclassicism", as it can be interpreted as the re-emergence of the classical architecture of the nation to which it belongs.
In this context, in our study, the effects of the phenomenon of nationalism on 19th century architecture are explained through the selected examples of Neogothic, Rundbogenstil, Neomudejar and the I. National Architecture Movement, and the points that should be considered in the evaluation of the mentioned styles in the fields of art and architectural history are mentioned.
XVIII. yüzyıl Avrupası’nda Fransız Devrimi’nin sonucunda ortaya çıkan milliyetçilik olgusu, geçmişi arama adına atılan adımların en önemlileri olan arkeolojik kazıların hız kazanmasına ve özellikle Antik Yunan ve Roma medeniyetlerini ait kültür kalıntıları gün yüzüne çıkarılmasına neden olmuştur. Sanayi Devrimi sonrasında ulaşımdaki gelişmelere paralel olarak düzenlenen Büyük Tur’un etkisiyle de insanlar, medeniyetlerinin yeşerdiği coğrafyaları ziyaret ederek ataları olarak kabul ettikleri Antik Yunan ve Roma medeniyetlerinin kalıntılarını yerinde görme fırsatı bulmuşlardır. Bu gelişmelerin paralelinde XVIII. yüzyılda Avrupalılar, Antik Yunan ve Roma’nın mimarideki gelişmiş biçimlenişlerini, köken aidiyeti olgusuna bağlı olarak tekrar tercih etmeye başlamıştır. Bu uygulamalar yalnızca Avrupa’da değil, yine onların uygulamalarıyla hemen hemen tüm Dünya’ya yayılarak mimarlık ve sanat tarihinde “Neoklasisizm” olarak adlandırdığımız uluslararası bir üslup halini almıştır.
XIX. yüzyıla gelindiğinde ise bu ortak miras bazı uluslar tarafından hala ortak değer olarak görülse de herhangi bir milletin kendini diğer milletlerden ayrı ve üstün gösterme çabası paralelinde mimaride geçmişe dönüp, kendi öz şekillenişlerini arama, değerlendirme ve gün yüzüne çıkarma girişimi görülmektedir. Bu durumda da ortaya çıkarılan üslup ait olduğu milletin klasik mimarisinin yeniden ortaya çıkması şeklinde yorumlanabildiği için “Neoklasisizm” isimlendirmesiyle örtüşmektedir.
Bu bağlamda çalışmamızda, ulusalcılık olgusunun XIX. yüzyıl mimarlığına etkisi örneklem seçilen Neogotik, Rundbogenstil, Neomudejar ve I. Ulusal Mimarlık Akımı üzerinden anlatılarak sanat ve mimarlık tarihi alanlarında söz konusu üslupları değerlendirmede göz önünde bulundurulması gereken noktalara değinilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER / ARTICLES |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 8 Eylül 2021 |
Kabul Tarihi | 29 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Tarihi aydınlatabilmek ümidi ile...
.................AMİSOS.................