Yüzyıl önce olağanüstü yetkilerle toplanan Büyük Millet Meclisinin
çoğulcu, katılımcı, siyasi baskı ve yönlendirmelerden uzak bir şekilde
müzakereci yöntemlerle yaptığı 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu,
Osmanlı-Türk Anayasa geleneğinin dışında, iktidarın sınırlandırılması ve
denetlenmesi, temel haklara yaklaşım, birey-devlet tasavvuru ve erkler
birliği gibi temel siyasal tercihleri ile güçlü bir adem-i merkeziyetçilik
tercihiyle yerel yönetimleri egemenliğin kullanımına paydaş yapması
bakımından istisnai bir anayasadır. Türkiye tarihinin yapımı ve kapsamı
itibarıyla tek demokratik anayasasıdır. Bu nedenle Anayasa geleneğini
iki farklı anayasal gelenek olarak düşünmek ve “1921 Anayasası ve diğer
Anayasalar” şeklinde bir okuma yapmak daha isabetlidir.
Bağımsızlık savaşını yürüten Meclisin olağanüstü şartlarda çıkardığı
bu Anayasa farklılıkların birlikteliğini ve mücadelenin meşruiyetini
sağlama konusunda yine tek başarılı anayasadır. Bununla birlikte bu
Anayasa aynı zamanda en kısa ömürlü anayasa olarak tarihe geçmiştir.
1922 sonlarından itibaren gücünü kaybeden Meclisle birlikte etkinliğini
kaybetmeye başlayan Anayasa, Meclisin feshedilip yerine muhalefetsiz
bir tek parti meclisinin ikame edilmesiyle birlikte önce köklü değişikliklere
uğratılmış; bir yıl geçmeden de yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla
bir yandan olağanüstü bir başarı hikâyesi iken aynı zamanda dramatik
bir başarısızlık hikâyesine dönüşmüştür. Bunun nedenleri ve günümüze
ışık tutacak derslerinin analitik ve interdisipliner bir bakışla araştırılıp
ortaya konması gerekmektedir.
1921 Anayasası adem-i merkeziyetçilik toplum sözleşmesi gönüllü birliktelik Kurtuluş Savaşı demokratik anayasacılık iktidarın sınırlandırılması katılımcılık
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 38 Sayı: 1 |