Ahmed-i Hânȋ (öl.1707) içerisine doğup yaşadığı toplumu birçok yönden asırlardır etkileyebilmiş ender karakterlerden biridir. İlmi, kültürel, edebi, sosyal ve siyasal entelektüel zenginliğini tasavvufi yorumunda da hissettirmiştir. Kürtçe kaleme aldığı Mem û Zîn adlı eserinde Hânȋ, aşk başta olmak üzere tasavvufî birçok konuya değinmiştir. Gerçek yaşamla rabıtasını kurduğu eseri ile Ahmed-i Hânȋ, hal ilmi olan tasavvufun yerel, özgün bir numunesini ortaya koymuştur. Kendisinin manevi gelişimine büyük katkı sağladığını ifade ettiği eserinde Hânȋ, insana dair algısını incelikle yansıtmaktadır. İslam inancının şekillendirdiği bölgenin insan tipolojisindeki çeşitliliğini ortaya koyarken Hânȋ’nin kendi şahsi tecrübelerinden devşirdiği tasavvufî dönüşüm sürecini halka yaymak gayreti içerisinde olduğu da anlaşılmaktadır. Tasavvufun hal ilmi olmasının gerektirdiği öğreticiliğe de icra eden Hânȋ birçok alanda olduğu gibi tasavvufi açıdan da aksiyonerliğini ortaya koymuştur. İnsana dair ele aldığı başlıklarda temel tasavvufi düşüncelerini kendi özgün üslubu ile kaleme aldığı görülmüştür. Onun, insana dair düşüncelerinin daha iyi anlaşılması için Mevlana (öl.1273), İbn Arabî (öl.1240) ve Yunus Emre (öl.1320) başta olmak üzere klasik dönem mutasavvıflarının görüşlerine iltibas edilecektir. Tasavvufî açından ilk defa bu yönüyle ele alınan çalışma ile alana katkı sunabileceği değerlendirilmektedir.
Ahmad al-Khānī (d.1707) is one of the rare characters who has been able to influence the society he was born into and lived in for centuries in many ways. He has also made his scientific, cultural, literary, social and political intellectual wealth felt in his sufi interpretation. In his work Mim wa Zīn, written in Kurdish, al-Khānī touched upon many mystical subjects, especially love. With his work, which he established a connection with real life, Ahmad al-Khānī presented a local, original example of mysticism, which is the science of state. In his work, which he states has greatly contributed to his spiritual development, al-Khānī delicately reflects his perception of humanity. While revealing the diversity in human typology of the region shaped by the Islamic faith, it is also understood that al-Khānī is trying to spread the sufi transformation process he has derived from his own personal experiences to the public. al-Khānī, who also performed the didactic role that sufism requires as a science of state, has demonstrated his activism in terms of sufism as well as in many other areas. It has been seen that he has written his basic sufi thoughts in his own unique style on the topics he has dealt with regarding humanity. In order to better understand his thoughts on humanity, the views of the classical period sufis, especially Umi (d. 1273), Ibn Arabî (d. 1240) and Yunus Emre (d. 1320), will be examined. It is evaluated that this study, which is handled from this aspect for the first time from a sufi perspective, will contribute to the field.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kürt Dili, Edebiyatı ve Kültürü, İslam Araştırmaları (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 15 Ağustos 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 25 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 13 Sayı: 2 |
Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.