İslam hukukunun temel konulardan biri de ceza ve muhakeme usulü hukukudur. Bu hukukun amacı fert ve topluma zarar vermeden suçluyu tespit edip suçluya ve suç işlemeye meyilli kişileri suçlardan caydırmak için uygun bir ceza vermektir. Suçluyu tespit etmek ve ona münasip cezayı vermek ise ancak şer‘î delillerin ışığında mümkündür. En güçlü deliller ise nasta beyan edilenlerdir. Bunların başında şahit, ikrar, yemin ve yazı gelmektedir. Bahsedilen deliller nasta geçtiği için onları değiştirmek veya haklarında içtihat yapmak mümkün değildir. Nasta açıklanan deliller bulunmadığı takdirde hâkim içtihada başvurmak suretiyle diğer deliller ve ispat vasıtalarını araştırarak hakkın zayi olmasına engel olur. İçtihatla tespit edilen yardımcı vasıtaların başında karîneler gelir. Karîneler de kendi içerisinde kat‘î, zannî ve zayıf olmak üzere üçlü taksime tabi tutulmuştur. Her ne kadar suçluların tespiti hakkında karînelere başvurmak hususunda âlimler arasında ihtilaf bulunmasa da karînelerin kullanılacağı meseleler hakkında ihtilaf mevcuttur. Bu çalışmada karînelerin kısımları ve konuyla ilgili mezhepler arasındaki ihtilaf ele alınacaktır. Hanefî, Şâfiî ve Hanbeli fakihlerden oluşan cumhur genel olarak hadlerde karînelerle amel etmeyi caiz görmezken hadlerin dışında kalan diğer meselelerde itibar ettikleri, Malikîler ise hem hadler hem de diğer hükümlerde karineleri delil olarak kullandıkları sonucuna varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 22 Ağustos 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ağustos 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 2 Ağustos 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.