15.Yüzyıl ortalarında Teymuriler doğuda,
Osmalılar batıda Ak Koyunlular ise ikisinin
arasındaki bölgede hüküm sürmüşlerdir. Osmanlılar ve Ak Koyunlular arasındaki ilişkiler
sayesinde Batı ile kurulan ilişkiler sonucunda
Türkmenlerin sanatına dair çok değerli bilgiler, batılı büyükelçiler ve araştırmacılar vasıtasıyla, günümüze kadar gelmiştir. Örneğin
Josafa Barbaro, Tebriz Heşt Behişt Sarayı’nın
güzelliklerini anlatırken, anlatımında büyük
bir ipek halıya işaret etmiştir. Kendisi, sanatsal ayrıntı vermemekle birlikte, elimizdeki örnekler incelendiği zaman, bu halıların genel
özelliklerini ortaya koyan tipolojisi tarifleyebiliriz.
Türkmen halılarının çoğu, haşye (bordür)
leri Küfi süsleme deseni ile vurgulanmıştır;
Ayrıca Selcuklu haşyesi olarak bilinen bu desenler, Selcuklu, İlhanlı ve Celayiriler zamanından kalmıştır. Küfi desenler sadece haşyede
değil, zemin ve göbeklerde de kullanılmıştır.
Türkmen halılarının genel tasarımı
incelendiğinde; “halı yüzeyi” el yazmalarıyla
doldurulmuştur. Haveran name ve hamse i nizami
bu sözü edilen el yazmalarıyla süslenen halılar arasında sayılabilir. Halı yüzeyini kaplayan
bu yazı çeşitleri, Filologlar için de ayrı bir paleografik araştırma konusudur.
Safevi ve Osmanlı halıları belirgin bir şekilde Ak Koyunlu geleneğinden çıkarılarak kendi
tipolojileri doğrultusunda sınıflandırılabilir.
Zira çeşitli uygarlıklar Tebriz’i kendilerine başkent olarak seçmişlerdir. Zira Şah İsmail, İlhanlı, Al-ı Celayir, Kara Koyunlu ve Ak Koyunlu
başkenti olan Tebriz’i aynı zamanda kendilerine başkent olarak seçmişlerdir. Bilindiği üzere,
Sultan Selim Han, Çaldıran muharebesi sonrasında, çok sayıda Tebrizli sanatçıyı İstanbul’a
davet etmiştir.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Mart 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 |