In this article, the relationship between emergency and idiocy has been tried to be explained with a philosophical and theoretical discussion by focusing on specific works of art. The emergency forces the subject to act on narrow rationality and immediate interest focused only on survival. However, mere survival does not mean living. To live requires the production of meaning that goes beyond mere survival. Fyodor Dostoyevsky's novel The Idiot (2002), the final scene of Lars von Trier's Melancholy (2011), and Thomas Hirschhorn's artworks reveal the meaning-production potential of idiocy in the context of emergencies. Dostoyevsky's Idiot distils pure faith in life from epileptic seizures that he suffers. The Idiot does not make a healing effect on the disasters of society or make a tangible difference in the lives that he meets; instead, he affirms the particular people like himself who live their own madness. On the other hand, the protagonist of Melancholy, Justine, manages to produce meaning in an emergency, thanks to her indifference to the fate of the world. Thomas Hirschhorn responds to the emergency of today's capitalism and the modern world by settling in this emergency. In this way, he explores the resistant possibilities of being exposed to the emergency, of weakness, of bewilderment. The Idiot nullifies the emergency, paving the way for other forms of thinking, sensing, creativity, and resistance. In a world-historical context where capitalism has exacerbated, let alone cured, urgent problems, The Idiot is a "conceptual personae" that should not be overlooked.
Bu makalede, belirli sanat işlerine odaklanarak acil durum ve budalalık ilişkisi felsefi ve kuramsal bir tartışma ile açımlanmaya çalışılmıştır. Acil durum özneyi salt hayatta kalmaya odaklı dar bir akıl ve dolaysız çıkarı üzerinden hareket etmeye zorlar. Salt hayatta kalmak ise yaşamak anlamına gelmez. Yaşamak için salt hayatta kalmayı aşan anlam üretimi gereklidir. Fyodor Dostoyevski'nin Budala (2002) adlı romanı, Lars von Trier'in Melankoli (2011) adlı filminin son sahnesi ve Thomas Hirschhorn'un sanat işleri acil durumlar bağlamında budalalığın anlam üretici potansiyelini ortaya koyarlar. Dostoyevski'nin Budalası, maruz kaldığı epilepsi nöbetlerinden hayata saf bir inanç damıtır. Budala, toplumun felâketine iyileştirici bir etki yapmaz veya karşılaştığı kişilerin hayatında somut bir fark yaratmaz; o kendisi gibi kendi deliliklerini yaşayan özel kişileri olumlar. Buna karşılık Melankoli'nin başkahramanı Justine dünyanın akıbetine kayıtsızlığı sayesinde acil durum anında bir anlam üretmeyi başarır. Thomas Hirschhorn ise günümüz kapitalizminin ve modern toplumun acil durumuna bizzat bu acil durumun içine yerleşerek cevap verir. Bu şekilde acil duruma maruz kalmışlığın, şaşkına dönmüşlüğün, zayıflığın direngen imkânlarını araştırır. Budala, acil durumu geçersizleştirerek başka türlü düşünme ve duyumsama biçimlerinin, yaratıcılığın ve direnmenin önünü açar. Günümüz kapitalizminin acil sorunlara deva olmak şöyle dursun sorunları azdırdığı dünya-tarihsel bir bağlamda budala elden bırakılmaması gereken bir "kavramsal kişilik"tir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Güzel Sanatlar Eğitimi |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License