Osmanlı İmparatorluğu toprak kayıplarının artması, gelişen Batılı devletler karşısında güç kaybına uğraması üzerine 18. Yüzyıldan itibaren hızlı bir modernleşme, Batılılaşma sürecine girmiştir. II. Mahmut döneminde açılan askeri okullarla başlayan Batılı tarzda eğitim II Abdülhamid döneminde lise ve ortaokul düzeyine kadar indirilerek imparatorluğun pek çok bölgesini saracak şekilde genişletilmiştir. Bu okullarda verilen eğitim çoğu asker veya yönetici olacak, modernleşme – Batılılaşma yanlısı, ancak Abdülhamid dönemi doktorinel eğitiminin bir tezahürü olarak milliyetçi hislere sahip bir elit sınıfının oluşmasına sebep olmuştur3. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar giden sürecin etkili aktörleri, bu elit sınıfın mensuplarıdır. Türk modernleşmesinin dağılan imparatorluğu bir arada tutmak gibi pratik bir kaygının sonucu olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak zamanla pratik kaygıların ötesine geçildiği, özellikle başkent İstanbul’da entelektüel bir dönüşüm yaşandığı görülmektedir. osmanlı modernleşmesi ile ilgili en çok ilgi çeken çalışmalardan biri Usama Makdisi’nin “Ottoman Orientalism” isimli makalesi olmuştur. Makdisi makalesinde Osmanlı’nın son dönem modernleşmesinde her ulusun yaptığı gibi kendi “Orient”ini oluşturduğunu iddia ederek bunun Osmanlı modernleşmesinin bütünleyici ve tanımlayıcı bir yüzü olduğunu belirtmektedir. Makdisi’ye göre Osmanlı Oryantalizmi olarak adlandırdığı durum iki farklı temelden beslenir. İlk olarak nasıl ki Batı Oryantalizmi onları Doğu’dan ayıran farklarından temelleniyorsa, Osmanlılar da kendilerini Batı’dan ayıracak olan farklılıkları İslam’a referans vererek modernleşmelerini temellendirmeye çalışmışlardır. İkinci olarak çalışma azmi, disiplin ile imparatorluk tebaasını geliştirme söylemi oluşturulmuştur.Buna göre modern Osmanlı Türk’ü “pre-modern” olan diğer etnik ve milli gruplarını da Osmanlı modernleşmesine dahil etmek için çalışmalıydı. İslam bu bağlamda, imparatorluğun Müslüman tebaa ile olan müşterekliğini vurgulamak için kullanılıyordu, ancak bu müştereklik dolaylı ya da doğrudan yoldan Osmanlı’nın Müslüman ve gayrimüslim tebaa üzerinde tahakkümünü meşru kılmak için medenileştirme söylemi içinde şekilleniyordu. “Osmanlı oryantalizmi” kavramının Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika söyleminde etkili bir zihinsel arkaplan olarak süreklilik gösterdiği söylenebilir. Özellikle Yeni Osmanlıcılık olarak isimlendirilen Türkiye Cumhuriyeti’nin eski Osmanlı bakiyesi topraklarda söz hakkı olduğunu ileri süren politikanın anlaşılmasında Makdisi’nin söylediği tarzda bir medenileştirme misyonunun saklı olup olmadığı incelenmelidir. Bu çalışmada Makdisi’nin iddia ettiği Osmanlı Oryantalizmi’nin Türkiye Cumhuriyeti Ortadoğu politikasında etkili olup olmadığı tartışılacak, özellikle de söz konusu medenileştirme misyonun Yeni- Osmanlıcılık söyleminde nasıl yer bulduğu incelenecektir. AKP dönemi, Ahmet Davutoğlu’nun politikalarının belirleyici olduğu dönem, çalışmanın merkezinde yer alacaktır. Ayrıca Arap Baharı ile ortaya çıkan Türkiye ekseninde modellik tartışmalarına yer verilecektir. Oryantalizm kavramını literatürde tartışmalı hale getiren, Edward Said’in 1978 yılında Orientalism isimli kitabı olmuştur. Yayınlandığı andan itibaren üzerine pek çok inceleme yazılan, oryantalizm tartışmalarının temeline oturan eserde Said, bir anlamıyla Avrupalıların Doğu’ya ilişkin her türlü meraklarını kapsayan araştırma alanını ifade eden Oryantalizmi emperyalist bir gelenek olarak ele alır ve Batıların oluşturdukları Doğu imgelemini eleştirir. Makdisi’nin yukarıda bahsi geçen makalesi de Edward Said’in Oryantalizminin genişletilmiş bir izahını sunmayı hedeflemektedir. Makdisi bunun için Osmanlı Modernleşme dönemine ilişkin eserlerden faydalanır. Bunların başında Selim Deringil’in II. Abdülhamid döneminde modern-homojen bir Osmanlı toplumu oluşturma tasarısının izdüşümlerini incelediği The Well Protected Domains6; Fatma Müge Göçek’in Rise of the Baourgeoise, Demise of the Empire ve Kemal Karpat’ın The Politication of İslam eserleri gelmektedir.Osmanlı Oryantalizmi kavramı oldukça ilgi çekmiş olmasına rağmen, Makdisi’nin iddiasının Türkiye Cumhuriyeti dış politikası nezdinde sürekliliğini inceleyen akademik çalışmalar mevcut değildir. Ancak Neo-Osmanlıcılık çalışmalarının bir kısmında Osmanlıcılık söyleminin bölgede hegemonya kurmaya yönelik araçsallaştırıldığına ve yumuşak güç kavramının oryantalizmin tanıdığı gibi emperyal izler taşıdığına ilişkin izahlar bulunmaktadır. mit Kıvanç’ın Pan İslamcının Macera Klavuzu ve İlhan Uzgel ile Bülent Duru’nu derlediği AKP Kitabı: Bir Dönüşümün Bilançosu eserlerde bu türden analizler yer almaktadır. Son olarak , Ahmet Davutoğlu’nın Stratejik Derinlik kitabı ve Abdullah Gül’ün çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalarının derlendiği Yeni Yüzyılda Türk Dış Politikasının Ufukları kitabı da yakın dönem dış politika yapımında etkili olmuş iki önemli ismin söylemleri üzerinden analiz imkanı sağlayacağından bu çalışma için önem arz etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 5 Sayı: 4 |