İnsan hakları, demokrasi, özgürlük gibi kavramların
beşiği olarak görülen, ahlaki değerleri ön planda tutan ve her fırsatta bu
değerleri dile getiren Avrupa, son yıllarda söz konusu göç ve sığınmacılar
olunca söylemleriyle çelişkili bir tutum izlemektedir. 2. Dünya Savaşı’ndan
sonra evrensel hukukun uygulayıcısı olarak görülen Avrupa, insan haklarına
saygıyı temel alarak ayrımcılık yasağını da yasal düzleme oturtmuş,
sığınmacıların ve mültecilerin haklarını koruma ve statülerini tanıma yoluna
gitmiştir. 2000’li yıllardan itibaren ise Avrupa içine doğru kayan göç dalgası,
artan terör olayları ve özellikle Arap Baharı sonrası yaşanan sığınmacı krizi
Avrupa Birliği’nin göçe karşı daha temkinli, kendi içinde bireysel ve güvenlik
odaklı bir yaklaşım göstermesine sebep olmuştur. Bu yaklaşım, AB’nin bireye
atfettiği önemin yeniden sorgulanmasına yol açmış, evrensel ahlaki normları bir
kenara bırakıp kendi ulusal çıkarlarına odaklanan bir AB görüntüsü yaratmıştır.
Bu çalışmanın amacı, AB’nin göç konusunda göçmenlere karşı nasıl kapalı bir
politika izlediğine dikkat çekerek, kuruluş felsefesi ile çelişkili şekilde
evrensel ahlaki değerleri ikinci plana atıp, kendi çıkarlarını nasıl üstün
tuttuğunun vurgulanmasıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 8 |