ABD ile Çin arasındaki artan teknolojik rekabet, küresel güç dağılımında ekonomik sistemler, askeri stratejiler ve politik yapılar üzerinde derin etkiler bırakan kritik bir dönüşümü temsil etmektedir. Bu analiz, 21. yüzyılın hâkimiyet alanlarını oluşturan yapay zeka (YZ), yarı iletken teknolojiler ve siber güvenlik gibi temel rekabet unsurlarını incelemektedir. Hem ulusal güvenlik hem de ekonomik dayanıklılık için vazgeçilmez olan bu yeni teknolojiler, iki süper güç arasındaki rekabeti yoğunlaştırırken, aynı zamanda bu değişen jeopolitik bağlamda orta ölçekli güçlerin stratejik yaklaşımlarını da şekillendirmektedir.
Bu çalışmanın merkezinde, YZ ve yarı iletkenlerdeki ilerlemelerin savunma yeteneklerini nasıl yeniden tanımladığı, endüstriyel otomasyonu nasıl geliştirdiği ve küresel entegrasyonu nasıl mümkün kıldığı yer almaktadır. ABD ve Çin’in teknolojik üstünlük sağlama çabalarını analiz eden çalışma, her iki ulusun bu hedefe ulaşmak için aldığı stratejik inisiyatiflere ışık tutmaktadır. Siber güvenlik ise, YZ destekli siber saldırıların küresel kritik altyapıya yönelik önemli tehditler oluşturduğu bir gerilim alanı olarak öne çıkmaktadır. Güçlü uluslararası düzenleyici mekanizmaların eksikliği, bu zorlukları daha da artırarak, hataların ve yanlış hesaplamaların çatışmaya yol açabileceği öngörülemez ve parçalı bir küresel ortam yaratmaktadır.
Buna ek olarak, araştırma Türkiye’nin hem bir NATO üyesi hem de Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne (BRI) katılımcı olarak benzersiz konumunu değerlendirmektedir. Türkiye’nin özellikle İHA’lar ve yarı iletken geliştirme gibi savunma sistemlerindeki teknolojik ilerlemeleri, stratejik coğrafi konumuyla birleşerek bu rekabetten yararlanmasını sağlayacak özel bir duruma yerleştirmektedir. Bununla birlikte, yabancı teknolojiye bağımlılık, siber güvenlik risklerine maruz kalma ve bu küresel güçlerle ilişkileri dengeleme görevi gibi önemli kırılganlıklarla karşı karşıya kalmaktadır.
Çok disiplinli bir bakış açısı benimseyen bu çalışma, Türkiye gibi orta ölçekli güçler için teknolojik fırsatları değerlendirme ve ilişkili riskleri azaltma stratejileri sunmaktadır. Yerli teknolojik gelişimi teşvik etmek, çok taraflı platformlara katılım sağlamak ve politikaları küresel eğilimlerle uyumlu hale getirmek, kritik adımlar olarak belirlenmiştir. Bu önlemler, yalnızca ulusal çıkarları güvence altına almakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’yi bu rekabetin karmaşıklıklarını yönlendiren etkili bir aktör olarak konumlandırır. Sonuç olarak, bulgular, ortaya çıkan teknolojileri düzenleyen kapsamlı çerçeveler oluşturmak ve rekabet ile iş birliği arasındaki dengeyi sürdürmek için uluslararası iş birliğinin aciliyetini vurgulamaktadır.
Teknolojik Rekabet Ulusal Güvenlik ABD-Çin Rekabeti Yapay Zeka Siber Güvenlik
The escalating technological competition between the United States and China signifies a pivotal transformation in the distribution of global power, touching upon economic systems, military strategies, and political frameworks. This analysis investigates the fundamental aspects of this rivalry, focusing on artificial intelligence (AI), semiconductor technologies, and cybersecurity—domains that represent critical battlegrounds for 21st-century dominance. These emerging technologies, essential to both national security and economic resilience, have intensified the contest between these two superpowers while simultaneously influencing the strategic approaches of middle powers operating within this evolving geopolitical context.
Central to this study is an exploration of how advancements in AI and semiconductors are redefining defense capabilities, enhancing industrial automation, and enabling worldwide integration. By analyzing the strategic initiatives led by the U.S. and China, the study highlights the lengths both nations are going to in their pursuit of technological supremacy. Cybersecurity, in turn, emerges as an area of mounting tension, with AI-powered cyberattacks presenting significant threats to global critical infrastructure. The absence of strong international regulatory mechanisms exacerbates these challenges, contributing to an unpredictable and fragmented global environment where errors and misjudgments can lead to conflict.
Additionally, the research evaluates Türkiye’s distinct position as both a NATO member and a participant in China’s Belt and Road Initiative (BRI), providing a comprehensive examination of the challenges and opportunities arising from this competition. Türkiye’s technological advancements, particularly in defense systems like UAVs and semiconductor development, coupled with its strategic geographic location, place it in a unique position to benefit from this rivalry. Nonetheless, the nation faces notable vulnerabilities, such as dependence on foreign technology, exposure to cybersecurity risks, and the delicate task of balancing relations with these competing global powers.
By adopting a multidisciplinary perspective, the study offers actionable strategies for middle powers like Türkiye to exploit technological opportunities while reducing associated risks. Encouraging domestic technological development, engaging in multilateral platforms, and aligning policies with global trends are identified as critical steps. These measures not only safeguard national interests but also position Türkiye as an influential actor in navigating the complexities of this rivalry. Ultimately, the findings underscore the pressing need for international cooperation to create comprehensive frameworks that regulate emerging technologies and maintain equilibrium between competition and cooperation in forging a resilient global future.
National Security Technological Rivalry National Security U.S.-China Competition Artificial Intelligence (AI) Cybersecurity
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Tarihi Coğrafya, Bilim ve Teknoloji Sosyolojisi ve Sosyal Bilimler, Siyaset Sosyolojisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Ocak 2025 |
Yayımlanma Tarihi | |
Gönderilme Tarihi | 6 Aralık 2024 |
Kabul Tarihi | 2 Ocak 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 1 |