Bu
çalışmada, İslam medeniyeti ile “modern-seküler” Batı medeniyetindeki millet
anlayışları, hem birbirleriyle hem de sosyo-politik yapılarla
karşılaştırılmaktadır. Bu karşılaştırmalar, Türkiye için uygun olanı bilmek
açısından faydalı olmalıdır.
Fransız
İhtilali’nin tesiriyle “millet”, Avrupa’da yeni bir sosyo-politik güç oldu.
Milleti tanımlamak için yapılan çalışmalarda ise sosyolojik gözlemlere değil,
filozofların fikirlerine başvuruldu. Irk, anadil ve vatandaşlık gibi birbiriyle
alakasız temellere dayalı olarak üretilen çok farklı tanımların hiçbirinde
mutabakat sağlanamadı. Bu arada her bir devlet, tarihî entegrasyonları
kabullenmek yerine, yapılan tanımlardan birini seçerek kendi milletini inşa
etmeye çalıştı. Demek ki her ne kadar “ulus-devlet” diye tanınsalar da
devletlerin hiçbiri, kesin olarak tanımlanabilen bir millete ait olmadığı gibi,
bir devletin milletini suni olarak inşa etmesi de mümkün değildi. Bu arada
birçok devlet parçalandı, yeni kurulanlar ise aynı tehlikeyle karşılaştı.
Diğer yandan
İslam medeniyetinde millet kavramı, başlangıçtan beri vardır ve manası
kesindir. Kur’an-ı Kerim’de bulunan bir terim olarak millet, bir dine ve o dinin müminlerine denir.
İlk dönemlerde “İslam Milleti”nin ortak dili sadece Arapçaydı. Zamanla Farsça ve Türkçe de değişik
bölgelerde ortak dil oldu. Böylece “Türk” terimi, Türkçeyi ortak dil olarak
kullanan farklı etnik kökenli ve farklı anadilli Müslümanların ismi oldu.
Sonradan
Batı’nın modern-seküler tariflerinin alınmasıyla Türkiye’de de “Türk milleti” tanımları
belirsizleşerek tartışmalı bir hâl aldı ve Türk milletinin bütünlüğü de
parçalanma tehlikesine düştü.
Bölüm | Makale |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Haziran 2014 |
Gönderilme Tarihi | 22 Ocak 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 1 Sayı: 1 |
ASSAM-UHAD Nisan ve Kasım aylarında yayınlanan süreli ve elektronik basımı yapılan, uluslararası indeksli hakemli bir dergidir.