Petrolün, 20’nci yüzyılın başlarından itibaren enerji kaynağı olarak dünyanın en kıymetli hammaddesi olduğu ve alternatif bir kaynak elde edilinceye değin dünya politikası ve ekonomisi üzerindeki güçlü etkisini koruyacağı söylenebilir. Önümüzdeki yıllarda devletlerin ulusal politikalarının başarısı bu gerçekleri bütün açıklığı ile görerek, doğru taktik ve stratejik hedeflerin saptanmasına ve uygulanmasına bağlı olacaktır. Petrol enerjisine dayanan içten yanmalı motorlar ile karakterize edilen otomotiv sanayi, demiryolları yerine otobanlar ile ulaşım ve hava ulaşımıyla uçak sanayiinin öne çıktığı yeni teknoloji ve sanayi devrimi Amerikan hegemonya döneminin temellerini oluşturmuştur. ABD’nin enerji siyasetinin temelini enerji sağlama güvenliğinde jeolojik potansiyel rezervlerin görülür rezervlere dönüştürülmesinin teknik zorluklarını çözümleme teknolojisine sahip olma ve bu kaynaklar üzerindeki hukuksal ve politik egemenliğin sadece askeri üstünlükle sağlanabileceği düşüncesi oluşturmaktadır. Çalışmada Anglo-Amerikan Orta Doğu politikasının geçmişten günümüze petrolün ve bununla ilintili ekonomik, politik ve stratejik çıkarların devam ettirilmesi üzerine kurulmuş olduğu ve 20’nci yüzyıl başlarından itibaren bölgede gelişen bütün sorunların, çatışmaların ve savaşların ana kaynağının Orta Doğu petrol yataklarının kimin kontrolünde olacağı konusunun oluşturduğu ve petrolün hayati önemini sürdürerek 21’nci yüzyıl sürtüşmelerinin de ana kaynağı olmaya devam edeceği iddia edilmiştir. İsrail’in kurulmasından, İran petrollerinin devletleştirilmesine, İran-Irak Savaşından, Körfez Savaşlarına kadar yaşanan bütün olayların başlangıçta İngiltere ve sonraları ABD tarafından izlenen siyasi ve askeri politikalarla tüm dünyaya gösterildiği, diğer taraftan küresel askeri, siyasal ve ekonomik hegemonyanın sürdürülebilmesi için yüzyılın başlarında ortaya atılan yeni dünya düzeninin ABD tarafından yönetilmesinin yalnız petrol ve doğalgaz bölgelerinde ABD hakimiyetinin devam etmesi ile sağlanabileceği fakat Soğuk Savaş sonrasının tek süper gücü niteliği zayıflarken ve hegemonyasına açık tehdit unsurları artarken ABD’nin son yıllarda bu çıkarları tek yanlı olarak ve tek başına savunamayacağının işaretlerini vermeye başladığı ortaya koyulmuştur. ABD’nin dışa bağımlı olduğu petrol tüketiminin sürekli ve düzenli olarak sağlanabilmesinin hem dünya petrol rezervlerinin (özellikle Basra Körfezi ülkeleri) geliştirilebilmesi ve yeni keşiflere hem de bu enerji yataklarının (petrol-gaz) ABD petrol şirketleri tarafından işletilmesi koşulunu getirdiği, ancak ABD’nin petrol çıkarlarını korumak için hasımlara değil dost ve müttefiklere ihtiyaç duymasına rağmen, kontrolünü sürdürebilmek için iş birliği yerine, askeri güce ve sertlik yanlısı politikalara ağırlık vermek suretiyle bölgesel, stratejik, ekonomik ve politik dengeleri bozarak dünya kamuoyundaki Amerikan karşıtlığını kışkırttığı, bu durumun da özellikle Rusya ve Çin’i kazançlı çıkarabileceği üzerinde durulmuştur. Elde edilen bütün bilgi ve bulgular neticesinde, 20’nci yüzyıl başlarından itibaren bölgede gelişen bütün sorunların, çatışmaların ve savaşların ana kaynağı olan Orta Doğu petrol yataklarının kimin kontrolünde olacağı konusunun 21’nci yüzyıl sürtüşmelerinin de ana kaynağı olmaya devam edeceği sonucuna ulaşılmıştır.
It can be said that oil has been the most precious raw material in the world since the beginning of the 20th century and will always maintain its hard-to-reach effect on the world economy and politics until another alternative is found to replace it as an energy source. The success of the national policies of the states in the coming years will depend on the determination and implementation of the correct tactical and strategic goals by seeing these realities with all clarity. The automotive industry which is characterized by internal combustion engines based on petroleum energy, transportation with highways instead of railways, the aircraft industry, and air transportation which came into prominence in the new technology and industrial revolution, formed the foundations of the American hegemony period. The basis of the US energy policy is to have the analysis technology of transforming potential geological reserves into visible reserves in the energy supply security. In the study, it has been adduced that the Anglo-Americans’ Middle East policy is formed of on the sustaining of the economic, political, and strategic interests which are related to oil from past to the present; the main subject of all the issues that have been appeared in the region, conflicts, and wars from the beginning of the 20th century are formed of the subject that who will be under the control of the Middle East oil reserves; and with maintaining its vital importance, the oil will be the main source of the frictions in the 21st century. All the events from the establishment of Israel to the nationalization of the Iranian oils, from the war of Iran-Iraq to the Gulf Wars; were shown to the whole world with the political and military policies followed by the United Kingdom and later the USA; on the other hand, the new world order which was put forward at the beginning of the century for the continuation of global military, political and economic hegemony might be ensured by the continuation of the US sovereignty in the oil and natural gas regions, however, it has been demonstrated that the US has begun to give signs that it cannot defend these interests unilaterally and alone in recent years, as the single superpower character of the post-Cold War weakened and threats open to its hegemony increased. To meet the regular and continuous oil consumption conditions of the export-dependent US's; lead to the provision that both to the discoveries and development of the world oil reserves (especially the countries of Basra Bay) and the operation of these energy deposits (oil-gas) by the US oil companies. Even though the US needs companions and allies, not enemies to protect its oil interests; but focusing on military power and rigoristic policies rather than collaboration to maintaining its superiority; led to the ruining of regional, strategic economic, and political equilibrium, and this has provoked anti-Americanism in the world public opinion. Thus, it is deduced that Russia and China might gain an advantage from this situation. As a result of all the information and findings obtained; the main source of all the issues that been appeared in the region, conflicts, and wars from the beginning of the 20th century are formed of the subject that who will be under the control of the Middle East oil reserves, and this situation will maintain its main source of the frictions in the 21st century.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Kabul Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 4 Sayı: 5 |
Dergimiz CrossRef üyesidir
ANKARA