Ülkemizde 1950’lerden itibaren yoğunluk kazanan kırdan kente göç, sonraki dönemlerde de milyonlarca insanın katılımıyla hızlanarak sürmüştür. Bu göç akımı, kentlerde hızlı, yaygın ve denetimsiz bir yapılaşmaya yol açmıştır. 1980’lerin ikinci yarısından itibaren dikkat çekici artış kaydeden kentsel yapılaşma, 1990’larda yüzbinlerce yeni bina ve milyonlarca konut ortaya çıkarmıştır. Yoğun yapılaşma sürecinde teknik hatalar, ihmal, denetim eksikliği ve yasal boşluklar gibi çok çeşitli nedenlerle “yapı kalitesi” zaman zaman ikinci plana itilmiştir. Bu şartlar altında, yapı güvenliği bakımından birbirinden farklı üç yapılaşma dönemi ortaya çıkmıştır. Bu dönemler 1990 öncesi, 1990-2000 dönemi ve 2000 sonrasıdır. 1990-2000 dönemi, diğer dönemlere nazaran, yapı güvenliği açısından daha sorunlu bir dönemdir. 17 Ağustos 1999 Marmara depremi, 23 Ekim 2011 Van depremi ve 24 Ocak 2020 Elazığ depremine ilişkin çeşitli veriler, bu dönemsel yaklaşımı doğrulamaktadır. Bu verilere göre binaların yapım dönemiyle deprem hasar riski arasında dikkat çekici bir ilişki bulunmaktadır. 2012 yılından bu yana kentsel dönüşüm uygulamalarıyla riskli yapıları dönüştürme çalışmaları sürse de, bu yapılar hâlâ milyonlarca konut olarak ifade edilmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kentsel Politika |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 30 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 25 Sayı: 43 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License