Hüseyin Zekâi Paşa, Batılılaşma döneminde, yenilikçi Osmanlı kültürel yapısı içerisinde kendine yer edinmiş olan, Türk resminin öncü temsilcilerinden biridir. Sanatçı resimlerini meydana getirirken genellikle fotoğraftan yararlanmış olmakla beraber Batılı modern eğitimi sonucu ‘gerçekliği’ olduğu gibi tuvale aktarabilecek bilgi ve becerilere de sahip olmuştur. Bu gerçekçilik ilk bakışta felsefi anlamda bir taklitçiliği, yani mimesisi çağrıştırır. Ancak sanatçı, resim sanatını herkesin anlayabileceği bir yazı dili olarak tanımlayarak, bu sanatı, medeniyetin bir ölçüsü olarak kabul etmiş, bunun yanı sıra tarihi yapıların korunması gerektiğini vurgulamıştır. Bu açıdan bakıldığında, sığ bir ‘taklitçiliğin’ çok daha ötesinde, eserlerinde derin bir anlamsal bütünlüğün olduğu görülmektedir. Hüseyin Zekâi Paşa’nın resimleri, içerisinde barındırdığı yoğun mimari programı ile Osmanlı kent dokusunun bir nevi ‘arşiv’ kaydı niteliğindedir. Eserlerinde seçmiş olduğu farklı tipolojilerde yapı grupları, sanatçının doğduğu ulusun bir sembolü ve bilgi kaynağı olması özelliğiyle ön plana çıkmaktadır. Bu açıdan, sanatçının seçmiş olduğu resim kompozisyonları, dönemin toplumsal yapısı ve ulus anlayışını, çağın kimliğini vurgulayan bir bilgi dağarcığı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Sanatçının tuval resimleri aracılığıyla günümüze taşınan bu mimari yapı gruplarının gerçekliğin birer aynası olduğundan hareketle, eserler mimesis kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak bunu, salt bir ‘taklit’ olmaktan öteye taşıyan; sanatçının düşünsel derinliği ve eserlerin arşiv belgesi olma hususiyetleri üzerinde yoğunlaşma gereği duyulmuştur.
Hüseyin Zekâi Pasha is a prominent representative of Ottoman art in the Ottoman cultural world, which was opening to innovations of the Westernization period. The artist generally used photographs for producing his paintings, and had the knowledge and skills to transfer the ‘reality’ identically onto a canvas thanks to his modern training. This realism initially evokes imitation, that is, mimesis, in philosophical terms. However, the artist describes painting as an inscribed language that everyone can understand, and regards this art as the benchmark of civilization. From this aspect, his Works exhibit a deep semantic integrity beyond a shallow sense of imitation. Paintings of Hüseyin Zekâi Pasha can be accepted as an ‘archive’ of thetexture of the Ottoman city as the intensively feature architecture. In his works, structures of various architectural typologies stand out as a symbol and source of the nation he was born into. From this aspect, his compositions should be evaluated with in the framework of knowledge on the identity of the period. Considering the fact that the architecture of the artist’s works holds mirror to the reality, his works are categorized as mimesis. This paper, however, concentrates on the intellectual depth of the artist and archival properties of the works, which allow them to transcendmere ‘imitation’.
Architecture Hüseyin Zekâi Pasha Mimesis Painting Westernization
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 21 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 1 Sayı: 68 |