‘Sanat nedir?’ sorusu, kökeni ve sanat olgusunun toplum içindeki sosyal varlığı üzerine çok sayıda
teorik/empirik çalışma yapılmıştır. Felsefenin desteklediği bir kol olan estetik de, bir ölçüde bu alana dönük
çözümler üretmiş ancak sanatın işleyişi ve büyülü anlam gücüne dair kesin bir karara varamamıştır. Diğer
yandan, ilkel insan için ne anlam ifade ettiğini tam olarak belki hiçbir zaman bilemeyeceğimiz sanat
eyleminin içgüdü ile bağlantılı olup olmadığı da başka bir bilmecedir.
Çalışmada izlenen yol, sanatın ilkel boyuttaki algısına ışık tutarak, empirist bir felsefeci olan John
Locke’un metoduna uyarlanıp ele almak olacaktır. Kurguya göre, sanat tarihi boyunca değişim gösteren
sanat olgusu, çağdaş yorumlara evrildikçe tıpkı boş bir levha gibi mağara duvarında yaratıcı fikirler
geliştirmeyi akıl eden insanın deneyimlerinin bütünüdür. Bu bağlamda, John Locke (1632-1704)’un ‘Boş
Levha/Kağıt-Tabula Rasa’ teorisi dayanağı ile, ilkel insanda sanatsal edimin ya da basitten kompleks olana
gelişim gösteren çizim/yontu eylemlerinde estetik kaygının var olup olmadığı sorgulanacaktır.
Birincil Dil | tr;en |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Nisan 2013 |
Gönderilme Tarihi | 3 Nisan 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Sayı: 22 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.