içinde yaşadığımız çağın tecrübeleri bilgiyi toplayış ve işleyiş biçimlerimizin eskidiğini çeşitli örneklerle göstermiştir. Ama biz bala, bazı epistemolojik varsayım ve değerlerimizin keyfiliğini görmezden gelerek, bilme yöntemlerimizi temel, değişmez ve mutlak --tıpkı ikiyüz yıl önce Öklidçi geometriye atfettiğimiz mutlaklık gibi- olarak görme eğilimin-deyiz. Oysa bilgideki bölünme ve uzmanlaşma, bu bilgi birikiminin yeni bazı Babil kulelerine dönüşmesini önlemek için, yaşayışımızı düzenlemede daba kapsamb ve bütüncül bir yaklaşım’ gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. insan ilişkileri, kaynak kullanımı ve dağıtımı, nüfus, ekoloji vb. alanlarda karşılaştığımız krizlerin çoğu, bunların çözümünün politika ve hukuk biliminin ötesinde aranması gerektiği bilincini hızla yaygınlaştırmaktadır. Bu krizler yalnızca, köklerini tarihi dinsel inançlarda bulan aksiyolojik unsurlardan değil, fakat köklerini çağdaş bilimsel dünya görüşünde bulan epistemolojik unsurlardan da kaynaklanmaktadır. Engin dünyanın geniş ovaları boyunca süren göçebelik çağlarında geçerli olan değerler -verimli ve üretken olmak ve toprağı geliştirmek— artık yoğun nüfusa sahip ve sonlu bir dünya için yanbş yönlendirmelerdir1, insanın yaşantısını, insandan bağımsız ama insanın “nesnel” temsili olarak gören bir epistemoloji yalnızca aldatıcı değil, fakat aynı zamanda dünya ile etkileşim halindeki insanın kendine özgü gücünü de görmezlikten gelmektedir. Dünya sistemi gibi karmaşık sistemlere ilişkin model ve de kurgular (simulation) kavrayışlarımızda başarısızlıklar olduğunu göstermektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Alan Eğitimleri |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Ağustos 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1992 Cilt: 25 Sayı: 2 |
AUEBFD'nin tüm İçerikleri Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License kuralları çerçevesinde lisanslanmaktadır.
AUEBFD CC BY-NC-ND 4.0 lisansını kullanmaktadır.