Civil Society is an important concept in theoretical debates. The duality
of civil society and state is a duality that appeared with modernity. Various
meanings have been attributed to this duality during historical process. The
most explicit expression of this distinction is seen in writings of political
economists. Civil society sphere, as an economic category, is viewed as a
sphere independent from the state in which egoistic individuals maximizing
their benefits. Critical narratives against this duality are seen in Hegel’s and
Marx’s works. Despite being critical, Hegel’s narrative treats it as a partial
project. Hegel, who views civil society as a sphere of corruption, argues that
an intervention should be made against it. The actor that should intervene this
sphere is the highest resort of ethical life project – the state. However, Marx’s
project aims to overcome this duality radically. In Marx’s project, the
determinant is not the state, rather it is civil society. The state is a product of
class struggles within civil society. He comprehends this duality as a
dialectical relationship. Once one of this elements gets eliminated, the other
element also gets eliminated. The actor that will perform this is proletariat.
The meaning of overcoming this duality is the elimination of class structure,
the elimination of alienation and providing emancipation. And this, as a
holistic emancipation project, refers to democracy. In this work, Hegel’s and
Marx’s views toward this duality and contents of these views will be
elaborated.
Civil Society The State Classical Political Economy Hegel Marx
Sivil toplum, teorik tartışmaların önemli kavramlarından biridir. Sivil toplum ve devlet ikiliği, moderniteyle birlikte karşımıza çıkan bir ikiliktir. Tarihsel süreçte bu ikiliğe, farklı anlamlar yüklenmiştir. Bu ayrımın en belirgin ifadesi, klasik ekonomi politikçilerde görülür. Sivil toplum alanı, ekonomik bir kategori olarak, devletten bağımsız ve egoist bireylerin kendi çıkarlarını maksimize ettiği bir alan olarak görülür. Bu ikiliğe yönelik eleştirel anlatılar, Hegel’de ve Marx’ta görülür. Hegel’in anlatısı eleştirel olmakla birlikte; kısmi bir proje olarak kalır. Hegel, bir yozlaşma alanı olarak gördüğü sivil toplum alanına müdahale edilmesi gerektiğini savunur. Bu alana müdahale edecek aktör, etik yaşam projesinin en yüksek uğrağı olan devlettir. Marx’ın projesiyse; bu ikiliğin köktenci bir şekilde aşılmasını amaçlar. Marx’ta belirleyici olan devlet değil, sivil toplumdur. Devlet, sivil toplumdaki sınıf çatışmalarının bir ürünüdür. Marx bu ikiliği, diyalektik bir ilişki olarak kavrar. Bunlardan birinin ortadan kalkmasıyla, diğer öğe de ortadan kalkacaktır. Bunu gerçekleştirecek aktörse, proletaryadır. Bu ikiliğin aşılmasının anlamı; sınıfsal yapının ortadan kalkması, yabancılaşmanın aşılması ve özgürleşmedir. Ve bütüncül bir kurtuluş projesi olarak bu demokrasiye karşılık gelir. Çalışmada, Hegel’in ve Marx’ın bu ikiliğe yönelik eleştirel görüşlerine ve bu görüşlerin içeriğine yer verilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 2022 |
Gönderilme Tarihi | 31 Mart 2021 |
Kabul Tarihi | 26 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 71 Sayı: 3 |