Bir harf kendi anlamı dışında kullanıldığında “mânâ harfi” adını alır ki, bu
isimlendirme Nahivcilere aittir. Anlamın ortaya konması ve içtihat ya da tevil
yoluyla Kur’an’dan hüküm çıkarılmasıyla bu harflerin sağlam ilişkisi vardır.
Nitekim birçok anlamsal ve Fıkhî meselenin anlaşılması, harflerin metinde ifade
ettiği mananın anlaşılmasına bağlıdır. Bu harfler, fiilleri anlam bakımından
isimlere bağladıkları veya bir anlam ifade ettikleri için “mânâ harfleri” şeklinde
isimlendirilmişlerdir. Nahiv bilginleri, usulcüler ve kelamcılar arasında bu
harflerin gramatik ve dilsel fonksiyonlarının Fıkıh ve Akaid meselelerindeki
etkisi hakkında görüş ayrılığı vardır. “Bunlar cümlede anlam bakımından tıpkı
diğer lafızlar gibi muamele görür. Dolayısıyla bazıları hakikî anlamda, bazıları
ise mecâzî veya başka bir anlamda kullanılabilir.”2
Bu harflerin anlamlarını ortaya koyarken; kelam [söz] üzerinde durmak,
Kur’ân ve Sünnetteki asıllar hakkında iyice düşünmek ve bu asıllara müracaat
etmek gerekir. Suyûtî bu harfleri “Müfessirin İhtiyaç Duyduğu Edatlar/Araçlar”
başlığında ele almış ve şunu kaydetmiştir: “Bununla, farklı yerlerde gelip
sözü ve ondan çıkarılacak hükmü değiştirmeleri nedeniyle bilinmesi zaruri
şeylerden olduklarını kastediyorum.
Diğer ID | JA64FP68GS |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ağustos 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 |