Viktor Orbán, the Prime Minister of Hungary, has made inflammatory statements against asylum seekers and migrants defining them as “poison” and “not needed”. Orbán’s government carried out a public campaign against refugee quota plan introduced by European Commission. The public campaign has served to spark anti-migrant sentiments by circulating misleading messages that associated refugees with terrorism and sexual assault. This article seeks to analyze the role of Orbán’s anti-migrant and anti-refugee discourses on his rising authoritarianism in Hungary. It is argued that the political system of Hungary has been going through a gradual transition from democracy to competitive authoritarianism under Orbán’s rule and his anti-migrant propaganda have contributed to this transformation by dominating the public discourse and raising his political support. As an elected populist Orbán has been eroding the existing democratic institutions by making changes in the judicial, legislative, electoral arenas and pressurizing media through regulatory agencies. The Refugee Crisis of 2015 gave him the opportunity to create the sense of crisis and urgency which has helped him further consolidate his power.
Macaristan Başbakanı Viktor Orbán Avrupa’daki sığınmacı ve
mültecileri “zehir” ve “gereksiz” gibi kelimelerle tanımlayarak tahrik edici
ifadeler kullanmaktadır. Orbán hükümeti, Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan
Avrupa’ya sığınan mültecileri Avrupa Birliği üyesi ülkelere nüfuslarıyla
orantılı olarak dağıtmayı amaçlayan mülteci kotası planına karşı bir kampanya
yürütmüştür. Bu devlet kampanyası mültecileri terörle ve cinsel tacizle
ilişkilendiren yanıltıcı mesajlar içererek halkta göçmen karşıtı hissiyatın
yükselmesine hizmet etmiştir. Bu makale Orbán’ın göçmen ve mülteci karşıtı
söyleminin Orbán’ın artan otoriterliği üzerindeki etkisini analiz etmeyi
amaçlamaktadır. Orbán yönetiminde Macaristan’da rejimin demokrasiden rekabetçi
otoriterliğe doğru bir dönüşüm geçirdiği ve Orbán’ın göçmen karşıtı
propagandasının bu dönüşüme kamusal söylemi domine ederek ve Orbán’a olan
desteği arttırarak katkı sağladığı iddia edilmektedir. Seçilmiş bir populist
olarak Orbán, demokrasinin kurumlarını yasama, yargı ve seçimlerle ilgili
değişiklikler yaparak ve medyayı düzenleme kurumları vasıtasıyla baskı altında
tutarak aşındırmaktadır. 2015 Mülteci Krizi de Orbán’a iktidarını devam
ettirebilmek için gerekli olan kriz ve aciliyet hissini yaratmasında yardımcı
olmuştur.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Mayıs 2018 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ağustos 2017 |
Kabul Tarihi | 5 Ocak 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |