Hannah Arendt'in güç ile şiddeti birbirinden ayıran ve güç tehdit edildiğinde veya başarısızlığa uğradığında şiddetin ortaya çıktığını iddia eden yaklaşımını takip eden bu makale, İslam Devleti'nin (İD) şiddet kullanmasının, Ortadoğu’da istikrarlı bir iktidar kuramamasının bir sonucu olduğunu ileri sürüyor. Bununla birlikte, çalışma, şiddetin, siyasette oynadığı her türlü rolü reddeden Arendt’in yaklaşımına meydan okuyarak, bu örgüt için bir siyasi davranış biçimi haline geldiğini ve Orta Doğu toplumları ve siyasetine pek çok yansımaları olduğunu savunuyor. Bu makale, yerel halkın, ülkelerinin sömürge geçmişi, Irak’ın işgali ve başarısız yönetimleri gibi bölgedeki bazı gelişmelere karşı kin ve öfke duyduğunu belirtiyor. Bu tepkilerin nasıl İslam Devleti tarafından bazı yerel gruplara karşı şiddet olarak yönlendirildiğini inceleyen makale, İD'in şiddet kullanmasının bölgesel sonuçlarını da ele alıyor.
Following Hannah Arendt’s approach, which distinguishes power and violence and claims that violence appears when power is threatened or fails, this paper argues that the use of violence by Islamic State (IS) is a result of its inability to establish a stable power base in the Middle East. It argues, however, that violence has become a form of political conduct for this organisation, which challenges to Arendtian perspective rejecting any role violence plays in politics and has many repercussions in Middle Eastern societies and politics. This paper notes that local people feel hatred and rage against certain developments in the region, such as their countries’ colonial past, the Iraqi invasion and their failed administrations. Analysing how these reactions are directed in the form of violence by IS against some local groups, the paper examines further the regional consequences of the IS’ use of violence.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 7 Sayı: 1 |